Çocuk çok mutlu görünüyordu. Ardından konuştu:
- Anna, aynı mahalledeydik birkaç yıl önce. Nasıl beni hatırlamazsın?!
- İnanmıyorum, David?
Şaşırma faslını geçtikten sonra, David, ben ve Kevin üçümüz oturmuştuk. David gülerek devam etti:
- Hatırlıyorsun değil mi? Melissa çok çılgın bir kızdı.
Gülerek cevap verdim:
- Bir keresinde de John'la kavga etmişlerdi. Hatırlıyor musun?
- Ah, hatırlamaz mıyım. Her yerini tırnak iziyle doldurmuştu.
Kevin, ciddi bir tavırla gülüşmemizi bölerek konuştu:
- Ee, David? Sen buraya nasıl geldin? Bir kaç yıldır buradasın ya?
Kevin'in sorduğu soruyla ikimizde şaşırarak ona baktık. Sonrasında David konuştu:
- Yıllar önce bir kaza geçirdim ve araba köprüden aşağıya düştü. Tek sağ kalan bendim, bütün arkadaşlarım ölmüştü. Sonrasındaysa köprüden ilerledim saatlerce yüzdüm. Ve buradayım.
dedi gülerek. Ama alay eder bir gülümsemeydi bu. Kendi durumunun ne kadar acı olduğunun farkındaydı ama yine de gülüyordu.
Kevin:
- Birkaç yıldır buradasın ve kimse seni gelip kurtarmadı öyle mi? Hah, inanmıyorum buna.
Kevin, ayağa kalkıp gidiyordu. Arkasından David konuştu:
- Anlayacaksın, Kevin. Buradan çıkış yolu yok!
- Sanırım, Anna bu adadan nasıl çıkacağımızı bulmuş.
Ben de onaylar şekilde cevap verdim:
- Evet, dahademin buralarda dolaşıyordum ve bu adanın bitiş yerini buldum. Biraz ilerilerde bir köprü vardı. Belki, o köprü senin düştüğün köprüdür !
David, bu duruma hiç sevinmemiş gibi duruyordu. Yüzü somurtkandı. İç çekti ve konuştu:
- Maalesef, o köprü çok ilerilerde görünen bir köprü. Yani bu adanın bitişinin olduğu kısım okyanus suyundan ibaret. Sanırım karşısında da sadece sudan başka birşey bulunmuyor.
Kevin ve ben hayal kırıklığına uğramıştık. Adadan çıkacağımızı sanıyorduk ama yanılmışız. Herhalde sonsuza dek bu adada kalacaktık. Ayrıca, Emily ve Caroline'yi de çok özledim. Onların ne durumda olduklarını merak ediyorum doğrusu..
- CAROLİNE -
Emily ve ben en sonunda soluğu poliste aldık. Tüm olan biteni onlara anlattık. Onlarda aramaya çıkacaklarını söylediler. Umarım Kevin ve Anna'yı bulurlar. Çünkü; onları bulmadan buradan gitmeyeceğiz.
Biz umutsuz bir şekilde haber beklerken Emily konuştu:
- Baksana! Burada Anna'nın günlüğü var.
- Hayır, Emily. Okumayacaksın.
- Peki, tamam.
Aradan on dakika kadar geçmişti. Anna'nın günlüğünü okumayı çok istiyordum ama bunun yanlış olduğunu da biliyordum. En sonunda dayanamadım ve Emily'nin yanına geçip günlüğü okumaya başladım.