Caroline:
- Hahah, biribirine aşık olan arkadaşlar. Bunu sevdim.
Emily:
- Bizde öyle olalım mı?
- İğrençsin, Emily.
- Şakaydı.
Kevin:
- Keşke o adamı o gemiden felan çıkarsaydık.
Caroline:
- Ne yapcaktık adamı Kevin? Sen de mi katil olacaksın yoksa ?
- Evet, odunlarla kesip öldürmeyi düşünüyorum.
- Komik değildi.
Gerçekten komik değildi. Ama Kevin'in bu iğrenç şakalarını da özlemiştim.
Emily:
- Artık burada durmaktan çok sıkıldım, bizi kurtarmalarını bekliyoruz ama gelen bulamadık.
Kevin:
- Aslında adam gelmişti.. Ama işte..
- Evet. Bence artık burda yaşamaya çalışmaktansa kurtulmaya çalışalım.
Gözlerimi devirdim:
- Bir adadan nasıl kurtulmaya çalışıcaz ?
- Oturmaktan daha iyi.
- Aslında haklısın ama, bir çözüm yolu yok maalesef.
- Kevin'in ailesi hiç endişelenmiş midir acaba ?
Kevin:
- Hayır, Emily. Şu an 'selfie' yapıyorlardır. Sence?
- Kevin hiç komik değilsin. Herneyse hadi akıllarımızı çalıştıralım.
Hepimiz düşünüyorduk, düşünüyorduk... Ama hala bir fikir çıkmamıştı. Caroline sessizliği bozdu:
- Bunda düşünecek ne var, yüzmekten başka çaremiz yok.
Emily:
- Bence de.
Aslında fikirleri saçma değildi, sadece şans işiydi. Ben de bu fikri onayladım:
- Olabilir. Burda oturmaktansa en azından şansımızı denemeliyiz.
Kevin:
- Saçmalıyorsunuz. Siz şansınızı deneyin, ben burada durucam.
Kevin, yine mızıkçılık yapıyordu:
- Top oynayan çocukların topunu patlatan yaşlı kadınlar gibisin.
- Ne alaka? Birde bana komik değilsin diyorsunuz, Anna komik mi şimdi?
Caroline:
- Sizin kavganıza karışamam. Biz Emily'le gidiyoruz. Gelmezseniz, gelmeyin. Artık burada durmaya daha fazla dayanamam.
Emily ve Caroline derinlere doğru giderken, Kevin'i ikna etmeye çalışıyordum:
- Hadi, Kevin. Bizde gidelim. Burada oturup ne yapacaksın ?
- Televizyon izlerim.
- Hiç komik değilsin, gerçekten.
- Komiklik olsun diye demedim.