Evet, bugün günlerden daha fakrlı bir gün olacak. Çünkü; artık yanımızda Caroline ve Emily var. Her ne kadar günlüğümü okumaları yüzünden beni sinirlendirmiş olsalar bile onları çok seviyorum.
Sonuç olarak ; hâlâ Kevin'in yüzüne bakamıyorum. Onun en yakın arkadaşını seviyorum, bunu öğrenmesi gerçekten de utanç verici. Özellikle de bunu bir adadayken öğrenmesi daha kötü hissettiriyor bana...
Herneyse, artık bu adadan çıkmanın bir yolunu bulamadık. Her türlü yolu denedik, her türlü zorluklarla karşılaştık, her türlü üzüntüyü, mutluluğu paylaştık ama hâlâ buradayız. Biz elimizden gelenleri yaptık. Geriye kalan tek şey sadece beklemek oluyor.
Evet şu anda kimsenin konuşmadığının farkındayım, herkesin uyuması bunu açıklıyor. Bugün biraz daha erken kalktım. Eskiden, alarmla bile zar zor uyanırdım, şimdi ise kendiliğimden sabahın ekren saatlerinde uyanıveriyorum. Birden , Kevin etraftaki sessizliği uyanmasıyla birlikte bozdu:
- Ne yapıyorsun sen bu saatte?
- Konuşuyorum.
- Kimle konuşuyorsun? Caroline ve Emily uyuyor. Balıklar sana solungaçlarıyla cevap mı veriyorlar yoksa?
- Hiç komik değilsin, Kevin.
Dedim gülerek...
- Biliyorum.
- Kendimle konuşuyordum.
- Bu adada biraz daha kalırsak, kendinden bir tane daha göreceksin sanıyorum.
- Bir daha komiklik yapma, tamam mı?
- Benim asıl kafamı karıştıran konu... Pau..
- Sakın, o konuyu açma.
- Neden? Ben sana kardeşin kadar yakınım. Aynı evde kalıyoruz ve sen benden sır saklıyorsun. Muhteşem..
- Sadece sana söyleyemedim, tamam mı? En yakın arkadaşımın arkadaşından hoşlandığımı ona söyleyemem. Sen Caroline'dan hoşlanıyor olsan bana söyler miydin?
- Hayır, söylemezdim. Tamam, seni şimdi anladım. Ama cidden ben hâlâ bu olayın etkisindeyim..
- O kadar umursama, unut gitsin.
- Unutamam ki. Burda konu sensin, Anna.
- Evet, benim. Benim saçma aşk hayallerim.. Unutulabilir.
- Hayır, unutulamaz.
- Ne demeye çalışıyorsun, Kevin?
- Ben senden hoşlanıyorum, Anna.
Öncelikle Kevin bana bunu dedi. Yani, gerçekten hiç inandırıcı gelmedi bana. Bu Kevin'in meşhur kandırmacalarından biri olmalı. Yani benden hoşlanıyor olabilmesi gibi bir ihtimal olamaz. Derin bir iç çektim ve konuştum:
- Ah, Kevin. Bu şakalarından sıkıldım artık. Senin şu meşhur espirilerin bile bana daha çekici gelmeye başladı şimdi.
- Hayır, ben ciddiyim Anna. Nasıl oldu bilmiyorum ama, ben sende hoşlanıyorum. Hem de ciddi anlamda.
Hızlıca ayağa kalktıktan sonra konuştum:
- Sen delirdin mi? Biz arkadaşız, Kevin. Hatta dostuz. Ben de senden hoşlanıyorum tabii, ama arkadaş olarak. Böyle birşey düşünüyorsan bir daha yanıma yaklaşma lütfen.
- Ama, Anna! Duygularım yüzünden beni yargılayamazsın.
- Duyguların bana karşı olmasın.
Ben hızlıca Kevin'dan uzaklaşıyordum. Yani, böyle birşey nasıl olabilirdi? Kevin benden nasıl ciddi anlamda hoşlanıyor olabilirdi? Hâlâ buna inanamıyordum. Yani... Bunu çoğu kişiden beklerdim, ama Kevin'dan.. Asla.. Beni kesinlikle hayal kırıklığına uğrattı.
Arkamdan Kevin koşarak geliyordu. Birden bire beni dudaklarımdan öptü. Hemen onu üzerimden ittim ve bağırdım:
- Sen delirmişsin, Kevin.!
- Hayır, Anna. Bir düşünsene. Sen de bana karşı hiçbirşey hissetmiyor musun?
- Arkadaş olarak '' evet '', ama artık onu da hissetmiyorum. Bir daha benim yanıma yaklaşma, gerekirse benle konuşma bile.
.....
DEVAMI 8. BÖLÜMDE ! VOTE VERMEYİ UNUTMAYINNN :*