Bölüm 8

8.5K 456 252
                                        

Multi: Koray Taşkın..

Maç Fenerbahçe'yleydi. Hepimiz Yiğit'in evinde toplanmış büyük bir dikkatle maçı izliyorduk. İlk golü rakip takım atınca dördümüz birden normalde kesinlikle ağzımıza almayacağımız sözlerle tepki vermiştik. Maç izlerken kendimizi kaybediyorduk. Ne yaptığımızı ne söylediğimizi bilmiyorduk. Yiğit stresten cips paketini kafasına dikerek cips yiyor, Melis maça sinirlenince Yiğit'in kafasına patlamış mısır atıyor, Bartu ise Yiğit'in çok sevdiği peluş timsahını rakip takıma kızınca televizyona atıyordu. Yiğit o timsahını o kadar çok seviyordu ki ne zaman maç izlese ona da maç izletiyordu. Hatta ona bir isim bile koymuştu.

"Ya Barturellam neden maça olan hıncını benim biricik Necati'mden  çıkarıyorsun. Yazık değil mi benim yavruma. Oyun mu benim yavrum."

"Al lan timsahını yemedik"

Diyerek timsahı Yiğit'in kafasına fırlattı bu sefer. Yiğit timsahı havada kapıp;

"Timsah demeyeceksin Necati diyeceksin"

Bartu gözlerini devirip dik dik Yiğit'e doğru baktı.

Daha sonra Beşiktaş'ın gol atmasıyla Yiğit'in üzerine atlayıp sarıldı.

'Gol lan! Gooooollll!!"

Evet bu golle hepimiz uçmuştuk. Bartu Yiğit'in üstüne, Melis Bartu'nun üzerine ben de Melis'in üzerine atlamıştım. Allahtan Yiğit'in annesi ve babası evde değildi. Yoksa bizi görseler topluca bir akıl hastanesine tıkarlardı. Kardeşini de odasına kitlemişti sırf biz rahat rahat maç izleyelim daha doğrusu rahat rahat küfür edebilelim diye.

"Hooop! 1,2,3... Beşiktaş'ım oley Beşiktaş'ım oleeeyy"

Üzerimizdeki hepimizde aynı olan Beşiktaş formalarımız, atkılarımız ve yandaki tekli koltuğun kenarına diktiğimiz kocaman Beşiktaş bayrağımızla evin içinde resmen çıldırıyorduk.

Durum 1-1' di. Yiğit yine stresten atkısını yiyiyor, Bartu peluş timsahı avuçlarının arasında eziyet ediyor, Melis koltuğun tepesine çıkmış çekirdek çıtlıyor kabuğunu da Yiğit ve Bartu'nun kafasına tükürüyordu. Üçü de öyle dalmıştı ki maça Melis'in ne yaptığından haberi bile yoktu ve Bartu ve Yiğit ise kafalarındaki kabuk yığınını farketmiyordu bile.

Ben ise Yiğit'in kardeşi Baran'ın kocaman oyuncak kamyonunun sepetine oturmuş elimdeki 1,5 litrelik kola şişesini kafama dikerek maçı izliyordum.

Beşiktaş'ın 2. Golünden sonra biz yine insanlar aleminde türünün karşılamadığı haraketler göstermeye başlamıştık. Bu seferki daha şiddetliydi. Ben elimdeki kola şişesiyle zıplarken yanlışlıkla kola şişesini Yiğit'in kafasına boşalttım. Melis kahkahalar atarken, Bartu da bize "siz olmamışsınız" der gibi bakıyordu aynı zamanda o da gülerek. Yiğit suratına yapışmış Kıvırcık saçlarının arasından gözlerini kırpıştırarak bana bakıyordu. Melis de Yiğit'in kola aromalı kafasına patlamış mısır ve biraz da cips serpiştirerek Yiğit'e ufak da olsa bir görsellik kazandırmıştı. Yiğit ise hiçbirşey demeden oturup maçı izlemeye devam etmişti. Saçlarının yapış yapış olduğunu ve gidip saçını yıkaması gerektiğini söylediğimizde ise
"Bence böyle çok karizmatik oldum maç bitene kadar totem olarak böyle gezeceğim"
"Ulan bu tipinle olsan olsan Shrek olursun."
"Peki fioana kim olacak? fionaağğğm"
"Ulan çizgifilm Shrek'in bile bi fionası var senin yok."

dedi Bartu ve hepimiz gülmeye başladık. Yiğit hariç. Hüzünlenmişti. Alınmıştı kıvırcık shrek'imiz.

Çok değil 2 saniye sonra hüznünü unutan Yiğit ve biz maçı izlemeye devam etmiştik. maç Beşiktaş'ın 3. Golünü de atmasından sonra son bulmuştu. Bu golden sonra da zaten bizi hiçkimse tutamazdı. En güçlü rakiplerimizden birini tam 3-1 yenmenin Sevinciyle coşmuştuk. Salonu fena halde dağıtmıştık ve bu dağınıklık herzamanki gibi Melis ve benim üzerime kalacaktı. Ama olsundu toplardık. Şimdi Bırakın da azıcık sevincimizi yaşayalım demi.

K.ÇETEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin