0.0

4K 237 491
                                    

terfi ederek rütbe atlamış olmam dolayısıyla, karakoldan birkaç kişiyle birlikte bunu kutlamak için akşam yemeğine güzel bir restauranta gelmiştik. amir park'ı severdim ancak şu an benim hakkımda dizdiği methiyeler ilgimi çekmiyordu.

cidden tek istediğim eve gidip güzelce dinlemekti ve ben resmen zorla burada duruyordum. rütbe atlamış olmamı bir akşam yemeğiyle kutlamak yerine, bir haftalık izinle kutlamak isterdim açıkçası.

ayrıca hemen karşımda oturan başkomiser byun baekhyun canımı çok sıkıyordu. kendisiyle asla yıldızımız barışmıyor ne yazık ki. bunu istediğimi de dile getiremem zaten. karakolda kedi köpek gibiydik. bunun asla farkında olmayan amir park ise bizi her şeyde bir yapıyordu.

"bu zamana kadar hep birlikte çalıştınız zaten. şimdi de yine bir ekip kurarak beraber devam etmenizi istiyorum." amir park'ı dinlemediğim için kimi ve neyi kast ettiğini asla anlamazken baş komiser baekhyun'un cümleleriyle gerilmiştim.

"çok iyi düşünmüşsünüz amirim. en kısa sürede komiser ri ta'yla birlikte size bildireceğimizden şüpheniz olmasın." hayır.. gerçekten bu adamla çalışmak istemiyordum.

başkomiser baekhyun'a ters bakışlar atarken hemen yanında oturan amir park'la göz göze gelmiştik ve yapmacık olduğu bariz belli olan bir gülücüğe zorlamıştım kendimi..

nihayet evlere gitmek için dağıldığımızda mutluluğum yüzümden okunuyor olmalıydı. tabi bu mutluluğu yemekteki herkes terfi almış olmama bağlıyor gibiydi. alakası yoktu...

yemek boyunca ben dışında herkesin mutlu olması ve benim etrafa yalandan gülücükler attığımı fark etmiş olmalılardı.

saat geç olmuş ve hava eserken üşüdüğümü hissederek kabanıma sıkıca sarılmıştım. taksi hala daha gelmemişti ve ben burada donabilirdim.

taksi yerine siyah bir jip önümde durduğunda, tanıdık araba kaşlarımı çatmama neden olmuştu. camın açılması ve başkomiser baekhyun'la göz göze gelmemiz de peşi sıra gerçekleşmişti zaten.

"bin hadi, seni bırakayım."

"taksi çağırdım gerek yok." bu kaba cevaba karşı artık diretmeyip gitmesi gerekiyordu ancak byun baekhyun öyle birisiydi ki, istediğini alana kadar pes etmeyi aklından geçirmediğine yemin edebilirdim.

"bayadır bekliyorsun ri ta. hava soğuk ve üşümüş olmalısın."

"teşekkür ederim, ancak dediğim gibi taksi çağırdım." yalandan gülüp başını diğer tarafa çevirdiğinde gideceğini düşünmüştüm, bir anlığına.

"başkomiserin olarak binmeni rica ediyorum." soğuk tüm vücudumu işlevsiz bir hale getirirken, cümle kurmak benim için fazlasıyla efor gerektiren bir şeydi şu an. sırf bu yüzden karşı gelmeyerek arabaya binmiştim.

ben emniyet kemerimi takarken, o arabanın camını kapatmış klimayı da açmıştı. kısa sürede arabanın içi sıcacık olurken tamamen mayışmış yolu izliyordum. başkomiser baekhyun yolu biliyordu ancak sağa dönmesi gereken yolda dümdüz gidiyordu.

"yanlış gidiyorsunuz. sağa dönmeniz gerekiyordu kaçırdınız?" odağını tamamen yola vermiş, başını çevirip bana bakmaya veya herhangi bir cevap vermeye tenezzül bile etmemişti. sinirle geri önüme dönmüş sakinleşmeye çalışıyordum.

15-20 dakikalık bir zaman diliminden sonra tüm şehir sanki ayaklarınızın altındaymış gibi hissettiren bir tepeye gelmiştik. buraya neden geldiğimize dair hiçbir fikrim yoktu ve bu soğuk havada da arabadan çıkmak istemiyordum.

you're the murderer | byun baekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin