1.5

1.2K 120 360
                                    

elindeki dosyayı büyük bir hırsla yere fırlatarak, aynı şekilde tüm bedenini de yere bırakmıştı. sinirden gözleri dopdoluydu ve az önce yaşananlar aklında dönüp duruyordu sadece.

tüm bunlara eş zamanda sehun, baekhyun'un odasından çıkmış karakolda ri ta'yı arıyordu. tabi bir türlü bulamadığı için de karşısına çıkan herkese sorup duruyordu çünkü ri ta genelde hep ortalıkta olurdu. sonunda onu sorgu odasında bulduğunda sehun şaşkınlıkta bakakalmıştı yerdeki bedene.

neden ağladığını bilmezken, hızla yanına çöküp sıkıca kollarını sarmıştı ri ta'ya.

"ri ta neyin var? ağlama.. ne oldu anlat bana." sesi ninni gibi o kadar yumuşaktı ki, bu daha çok dokunuyordu. güçlükle başını kaldırarak ona destek olmaya çalışan sehun'a baktı. ağzından çıkan sözler yalnızca özür dilemek olmuşken, sehun'un şaşkınlığını surat ifadesinden okuyabiliyordu.

afallayan sehun, dalgınca ri ta'nın dağılan saçlarını düzeltmiş akan gözyaşlarını da dikkatle silmişti. sanki kırılacak bir porselenmiş gibi büyük bir hassasiyetle yapmıştı tüm bunları.

"sehun ben gerçekten özür dilerim. sana vermiş olduğum sözü tutamadım.." sehun'un yüz ifadesi hala daha şaşkınlığını korurken devam etti. "dava bizden alındı.. bundan sonrasında ne olacak bilmiyorum ama muhtemelen jongin'i fail olarak kabul edip tekrar dosyayı kapatacaklar.."

ri ta biten cümlesiyle tekrar ağlamaya başladığında, sehun onun başını göğsüne yaslayarak, güven vermek istercesine sarıldı. bir yandan sakinleşmesi için de birkaç bir şey fısıldıyor, bu durumun onun elinde olmadığını dile getiriyordu. ri ta, sehun'un o an oldukça huzur veren göğsünden uzaklaşıp burnunu çekerek karşısında ki gencin kurduğu cümleleri bertaraf etmeye hazırlanıyordu.

"anlamıyorsun sehun! benim yüzümden oldu işte. ben gerektiği gibi, bir polis gibi davranmadım. saçma sapan şeylerin peşine düştüm bugün o odada hiçbir şey söyleyemedim yapamadım. ben gerçekten aptalım nasıl böyle davranabildim? görmüyor musun her şey benim yüzümd-" cümlesi bitmek üzereyken onun yerine sehun bunu, dudaklarına kapanarak yapmıştı.

"senin için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum."

5 saat önce

ri ta kapıyı çalmadan hemen önce derin bir nefes almış, ardından birkaç kez kapıyı tıklamış 'gel' komutuyla içeri girmişti. odada tanımadığı kişiler varken saygıyla ufak bir baş selamı verip amirine döndü. bu esnada odada bulunan savcı suk bum'u da fark etmişti.

"beni çağırmışsınız amirim."

"aslında çağıracağım kişi baehyun'du fakat bilirsin.. onun yerine seni uygun gördüm, otur ri ta." amirin ilk cümlesi yüzünden kaşları çatılan ri ta, gerginliği en ufak beden dilinden bile anlaşılan savcı suk bum'un yanına oturdu.

"davayı almak istiyorlar." amir park, diğerleriyle konuşurken savcı suk bum'un fısıltıyla kurduğu cümle, mümkünmüş gibi daha çok kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. tam savcıya dönüp ne saçmaladığını soracaktı ki karşısında ki adama odaklanmak zorunda kaldı.

"seoul büro amirliğinden başkomiser kang seon joo. memnun oldum komiser yoo ri ta, sizin gibi başarılı biriyle tanışmak büyük şeref." sanki başarılı kelimesini söylerken bir iğneleme var gibi hissetmişti ri ta. ya da az önce davayı almak istediklerini öğrendiğinden karşısında ki adama sempatiyle yaklaşamıyordu.

ri ta adamın bu tavrına karşı bir yanıt verecekti fakat bu kendini beğenmiş herif tekrar söz hakkını almıştı.

"kim jongin davasının tekrar açıldığını duyunca çok şaşırdık doğrusu." bu cümleyi kurduktan hemen sonra yanındakilere bakıp, onlardan da onay alınca devam etmişti. "neredeyse 2,5 aydır basına yaptığınız açıklamaların da sıkı takipçisiyiz. sonuçta kim jongin davası zamanında ülkenin tüm gündemine oturmuştu. öyle değil mi savcım?"

you're the murderer | byun baekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin