"müvekkilim işlediği suçtan dolayı pişman olarak adalete teslim olmuştur.." avukatın konuşması jongin, sehun, yifan ve ji heon için kulak tırmalayıcı bir ses gibiydi. katlanmak zorunda oldukları bir ızdırap. tek bir kişi için öyle değildi elbette, eserin asıl sahibi için.
hakimin seslenmesiyle oturduğu yerde ciddileşen suk bum, konuşmadan önce boğazını temizledi. duruşundaki ciddiyet, giydiği takım elbise, yapılı saçlarıyla sanki ne derse desin görüşünüşü ikna etmeye yeterliydi. güvenilir bir imaj çiziyordu.
"ekleyip çıkartılacak bir şey olduğunu sanmıyorum. her şey apaçık ortada ve bu insanların arasında elini kolunu sallayarak gezip başkalarının da can güvenliğini tehlike atan caninin en ağır cezaya çarptırılması lazım."
bu sert sözler, kendinden bile daha iyi tanıdığı ve bildiği abisi hakkında söylenirken ji heon akan gözyaşlarına engel olamıyordu. bağıra bağıra ağlayıp da mahkeme salonundan atılmamak için zor tutuyordu hatta kendini. abisi böyle cani biri değildi, abisi bir katil değildi, abisi kötü biri değildi. bunları haykırarak söyleyememek içine atıp dışa gözyaşlarını akıtmak çok acı vericiydi.
yanındaki kişinin kolunu sıvazlayarak onu teselli etmesi bir an midesini bulandırmıştı. ilk defa, sevdiği adam onun midesini bulandırmıştı. abisini o suçlu ilan etmişti ve şimdi de onu teselli mi etmeye çalışıyordu. yapabileceği en iyi teselli, abisinin katil olmadığını söylemekti ancak biliyordu ki bu asla olmayacaktı.
ji heon sevdiği adama karşı yaşadığı hayal kırıklığıyla daha çok acı çekerken, abisinin koluna takılan kelepçeleri bulanık görüş açısıyla zar zor seçtikten sonra ayağa kalkıp inkar etmek isteyecekti ki kolundaki el ona engel oldu.
"karar!" hakimin sert ses tonuyla herkesin gözleri tek bir noktadaydı. savcı ve jürinin kısa süreli oylamasıyla, nihai sonuç belirlenmişti. hakimin uzun konuşmasında ji heon'un tek seçebildiği, "10 yıllık hapis cezasına çarptırılmıştır." kısmıydı..
mahkeme sona erdiğinde daha fazla dayanamayıp bayılan ji heon'u, sehun ve yifan hastaneye götürmüştü. savcı suk bum adliyede gururla verilen karara karşı göğüs gererken, işin aslı pek de göründüğü gibi değildi elbette.
kabul ettiği tebriklerin ardından kendini zar zor kafeteryaya atan suk bum, soğuk bir su almıştı. daha bir yudumu ancak içmişti ki, karşısındaki sandalyenin çekilmesiyle karşılaştığı sinirli surat bu soğuk suyun da ona yeterli gelmeyeceğini fark etmesini sağlamıştı.
"ben de nerede kaldı diyordum." kendi ağzında geveleyerek konuşmasını karşısındaki algılasa bile umursamadı.
"sana onun en hafif cezayı almasını sağla dedim!" elini masaya sertçe vurduğunda suk bum keyiflenerek arkasına yaslanmıştı.
"şş sakin ol, burası öyle senin ahkam kesebileceğin bir yer değil."
"bana fark edeceğini mi sanıyorsun?"
"doğru, eskiden tanıdık buralar sana değil mi? kimse kolundan tutup ne işin var diye sormadı mı? yoksa herkesten saklanarak mı geldin buraya kadar, acınasısın." suk bum, üstünlük sağlayıp da karşısındakinin sinirden küplere binmesini sağlarken söyledikleriyle asla hafiflemiş hissetmiyordu.
karşısında bir katil varken, hiçbir şey yapamıyor olmak ağırına gidiyordu. o bir savcıydı?
"beni kışkırtmaya çalışma suk bum, sen zararlı çıkarsın. jongin'in en az 3 veya 5 yıl alacağını söyledin. 10 yıl aldı!"
"sen 10 yıla çok mu diyorsun? az bile! delil yetersizliğiyle 10 aldığına şükret. hakimin yerinde olsam müebbet bile verirdim."
"seninle böyle konuşmadık. anlaşmamız bu değildi!" suk bum derin bir nefes alarak öne doğru eğilip kollarını masaya yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you're the murderer | byun baekhyun
Fanfiction"seni saklayacağım." (kitap kapağı balaccie'nin büyü dükkanından satın alınmıştır.) ꖑbyun baekhyun fanfiction ©Yuceur d ü z e n l e n i y o r