hastaneden çıkmış arabaya doğru yürüyorduk ve omuzlarım yenilgimi belli edercesine düşüktü.
"tek umudumuz bu avukattı ve bu adamın komadan çıkacak olmasına dair hiç umudum yok. ne yapacağız?"
baş komiser baekhyun arabanın kilidini açtığında, aynı anda binip kemerlerimizi takmıştık. arabayı çalıştıran baş komiser eş zamanlı olarak bana cevap veriyordu.
"aile üyeleriyle ve iş arkadaşlarıyla görüşmeliyiz. ayrıca bu davaya dair dosyaları da bulabilirsek çok iyi olur, bu da demektir ki ofisini veya evindeki çalışma odasını incelemeliyiz. muhakkak dikkatimizi çekecek ve bize büyük bir faydası olacak şüpheli bir durum vardır."
başımı olumlu anlamda sallamakla yetinerek, hava gelmesi için camımı açtım. rüzgar büyük bir uğultuyla yüzüme vururken başımı geri yaslayarak gözlerimi kapattım.
karakola vardığımız gibi bu avukat hakkında daha detaylı bir inceleme yapmalı, aile üyeleriyle derhal iletişime geçmeliydim. hatta hastanenin başhekimiyle görüşerek durumu izah edersem aile üyelerine kolaylıkla ulaşabilirdim.
daha şimdiden bir işi halletmiş olmanın mutluluğu yüzümde yer edinmişken, rüzgarın artık yüzüme çarpmamasıyla gözlerimi açtım.
"camı neden kapattınız?"
"çok esiyor hasta olursun." yola bakarak konuştuğunda kaşlarım çatılmıştı. ciddiyetini sorguluyordum ve evet o fazlasıyla ciddiydi.
"bu benim sorunum." camı tekrar geri açmak istemiştim ancak kitlediği için ne yazık ki açamıyordum.
"dalga mı geçiyorsunuz?" ses tonumu sakin tutmak benim için haddinden fazla zordu. çünkü bilirsiniz, baş komiser baekhyun'u zerre sevmiyorum ve inanın sevmediğiniz birine tahammül etmek haddinden fazla zor.
"çalışanımın hasta olup da işinden olması işveren olarak en son istediğim şey bile değil, üzgünüm bayan yoo."
surat ifademden "ne diyor bu be" gibi bir tepkiyi çok net alabilirdiniz. dile getirmek de en büyük isteklerim arasında ancak kendisi birnevi patronumken bu pek mümkün değil ne yazık ki.
karakola geldiğimizde baş komiser baekhyun'u beklemeden inmiş, karakola girmiştim. kendimi direkt bir kahve alarak sakinleşmek istiyordum fakat luhan ve min ah'ın yolumu kesmesiyle, diyecekleri şey için durdum.
"bir sorun mu var?"
"baş komiserimiz de gelince söyleyeceğiz." arkama dönerek aheste aheste yürüyen baş komiser baekhyun'a baktım.
"acaba acele mi etseniz?" sanki bir moda programının podyumundaymış gibi yürümesine devam ederken, derin bir nefes alarak önüme döndüm.
kısa bir süre sonra yanımda hissettiğim hareketlilikle, artık luhan ve min ah'a konuşmasını söyleyecektim ki aniden patlayan konfetilerle ufak bir çığlık atıp baş komiser baekhyun'a sıkıca sarılmıştım.
"ri ta? iyi misin?" baş komiser baekhyun'un ses tonundan güldüğü çok net anlaşılıyordu. gider ayak rezil olmuştum ve sığındığım kişinin baş komiser baekhyun olması işi daha farklı bir boyuta taşıyordu. en azından benim için..
"iyiyim tabi, çok iyim.." rahat bir tavırla geri çekilerek, havalı olduğunu düşündüğüm bir şekilde saçlarımı savurmuştum ancak geri dönüş olarak aldığım tek şey baş komiser baekhyun'un kahkahasıydı...
bu karşılık daha çok sinirlenmeme neden olurken, elinde konfetiyle bizi izleyen luhan'ı göz hapsine aldım. yumruk yaptığım elimi tam ona sallayacakken, baş komiser baekhyun'un kolumdan tutup çekiştirmesiyle mecbur ayak uydurdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/149121608-288-k366186.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you're the murderer | byun baekhyun
Fanfiction"seni saklayacağım." (kitap kapağı balaccie'nin büyü dükkanından satın alınmıştır.) ꖑbyun baekhyun fanfiction ©Yuceur d ü z e n l e n i y o r