baş komiser baekhyun'un odasında yemek yedikten sonra yeni vakayla alakalı olan dosyalarla ilgileniyorduk. benim için asla ilgi uyandırıcı değildi bu yüzden bir an önce bitse de gitse kafasındaydım. işime bu gözle yaklaşmam asla doğru değildi, sonuçta ben imkanlarımla adaleti yerine getirmeye çalışan biriydim ancak tüm isteğim uçup gitmiş gibiydi.
elimdeki dosyada bulunan son tanıdığın da ifadesini okuduktan sonra baş komiser baekhyun'a baktım. "ne düşünüyorsunuz baş komiserim?" o da elinde ki dosyayı masaya bırakmış ardından gözlüğünü çıkartarak arkasına yaslanmıştı.
"tanıklardan birisinin ifadesi çelişiyor, fark etmişsindir büyük ihtimalle?" beklentiyle yüzüme bakıyordu ancak o kadar dalgın ve özensiz bir şekilde okumuştum ki, en son okuduğum şeyi bile hatırlamıyordum.
baş komiser baekhyun başını olumsuz anlamda sallayarak ayağa kalkmıştı. "hepsinin ifadesinin tekrar alınması lazım."
masasına doğru ilerleyip telefonunu eline aldığında ben de onun gibi ayağa kalktım. bakışları bana döndüğünde, kısa süreliğine başımı eğip konuşmak için dudaklarımı araladım.
"hayır ri ta. ne diyeceğini çok iyi biliyorum ve hayır, bu mevzuyu kapattık artık. üsteleme ve işine yoğunlaş, artık yeni bir vakan var." cidden, konuşmama bile izin vermemişti.
ㅡ
eve geldiğimde fazlasıyla sinirliydim, karşıma ne veya kim çıkarsa çıksın çatabilirdim. bu kişi de annemden başkası değildi, onun yüzünden mesaiye kalmış üstüne baş komiser baekhyun'la yemek yemiştim.
"byun baekhyun şerefsizi! nefret ediyorum senden." masada otururken, ocağın başında yemekle ilgilenen annem bana dönmüştü.
"ne konuşuyorsun sen kendi kendine?"
"baş komiser byun baekhyun'a olan nefretimi kusuyorum." anında kaşları çatılan annem, bir elini beline koymuş diğer elinde kepçeyle oldukça tehdit edici duruyordu.
"o ne demek öyle, sana ne kadar yardımcı oluyor onun sayesinde rütbe bile atladın." onun sayesinde mi? bu da ne demekti şimdi? tamamen kendi başarımla rütbe atlamıştım, bunun baş komiser baekhyun'la asla bir ilgisi yoktu.
"hem amir park ikinizin çok iyi anlaştığını söylemişti, ne güzel sevinmiştim ben de. sen niye böyle yapıyorsun şimdi?"
"anne her şey öyle dışarıdan göründüğü gib-" kapının çalması yüzünden cümlem yarıda kalırken, jaemin'in geldiğini düşünerek anında açmıştım kapıyı. ancak karşımdaki kişi jaemin değil, takım elbiseli bir adamdı.
"buyurun?"
"ben seoul büro amirliğinden savcı kang suk bum ve sizde komiser yoo ri ta olmalısınız?" hafifçe eğilip selam vermiş ardından tanışma amaçlı elini uzatmışken, hafiften sıkmıştım elini. bir savcı ne diye benim kapıma kadar gelmişti?
"sizi buraya getiren şey nedir acaba savcım?"
"ah evet, vaktiniz varsa eğer sizinle dışarıda konuşmak istiyorum." kibar tavırları ve bir savcı olması dolayısıyla geri çevirmek pek de mümkün değildi. bu yüzden başımı olumlu anlamda sallamış, portmantodan kabanımı alarak evin anahtarıyla birlikte dışarı çıkmıştım. işten geldiğimden beri baş komiser baekhyun'a sövmekle meşgul olduğum için üstümü değiştirmeye fırsatım olmamıştı.
savcı kang suk bum'la birlikte binadan çıktığımızda, kapının önündeki siyah arabasınım kilidini açmıştı uzaktan. ışıkları anlık yanıp sönen arabanın yanına nihayet vardığımızdaysa kendimi tedirgin hissetmediğimi söylesem yalan olurdu. ancak yine savcı suk bum'un benim için açık beklettiği kapıya karşı binerek kemerim takmıştım. kısa süre içinde kendiside sürücü koltuğuna geçtiğinde yerimde rahatsızca kıpırdandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you're the murderer | byun baekhyun
Fanfic"seni saklayacağım." (kitap kapağı balaccie'nin büyü dükkanından satın alınmıştır.) ꖑbyun baekhyun fanfiction ©Yuceur d ü z e n l e n i y o r