Bazen geleceği görmeden geçmişe gitmek gerekir.
Yıl: 2009
Bedenim yine terler içinde kaldığı anda kendimi yavaşça parkenin üstüne bıraktım. Akciğerlerimin içine dolan havayı düzenlemeye her çalıştığım anda buraya girdiğim ilk zaman zihnimde canlanıyordu. Hayalleri ile toy olan o kız çocuğunu hatırlıyordum ve her bir gün gerçeğe yaklaşıyordum sanki.
Ne de olsa Jong-in ile SM Entartaiment'a alışmaya başlamıştık artık. Yaklaşık bir senedir buradaydık ve stajer olmak aslında insanların düşündüğü kadar kötü değildi.
Yoruluyorduk.
Bazen bedenimiz paramparça olmuş gibi hissediyorduk ama her şeye değiyordu.
Her bir anına değiyordu çünkü hayallerimizin gerçek olmasını istiyorduk.
Bir insanın sahip olabileceği en güzel şey hayallerdi.
Hayaller olmadan hayatın amacı olur muydu ki?
"Yerden kalkmayı düşünüyor musun artık?"
Bir senedir dostum olduğuna inandığım Oh Sehun'un tepemde dikilmeye başlamasıyla elimi ona uzattım. Yüzündeki sırıtış ile anında beni ayağa kaldırırken karnına hafifçe vurdum.
"Bana noona demen gerektiği hala öğrenemedin mi Sehun?"
"Sana mı? Şu tipe noona dememi nasıl beklersin Jiji?"
Bu sefer karnına daha sert bir yumruk geçirdiğim anında geriye doğru kaçtı. Tam bu anda onu kovalamayı aklıma yazsam da dans hocamız Ha-Jun içeri girdi. Otoriter havası ile herkesi ürküten bu insan sayesinde salondaki herkesin sesi anında kesilmişti ama ben mutluydum.
Bugün günlerden solo günüydü.
Eşlediğimiz insanlar ile koreografisini yaptığımız dansları sergiliyorduk ve Ha-Jun başarısız olup olmadığımızı anında bize söylüyordu. Hatalarımızı yüzümüze vurmaktan ise asla çekinmiyordu.
Yine de onu seviyordum.
Gördüğüm en iyi dansçılardan biriydi.
"Bakalım bugün neler hazırlaşmışsınız?"
Direk konuya giren yapısıyla herkes yutkunurken dans edeceğim arkadaşlarıma doğru döndüm. Seulgi bana anında heyecanla sırıtırken Irene yine soğuk bakışlarını yüzüme çevirmişti. Bu kızın neden beni sevdiğini hiçbir zaman anlamayacak olsam da umursamıyordum.
"Kim ilk dansı sergilemek ister?"
Kimseden ses çıkmadığı anda Ha-Jun'un bakışları gözlerimi buldu.
"Soo Jin çık bakalım."
Rahat bir nefes alıp grup arkadaşlarıma baktıktan sonra Jong-in ve Sehun'a gülümsedim. İkiside ellerini çapraz yapıp bana şans dilerken sahnenin tam ortasına geçtim.
Ve müzik başladı.
Geriye kalan her şey ise önemsizdi.
Sadece ben ve kulağıma dolan ahenk dolu ritimler vardı.
Zihnimde tüm hareketler canlanıp gerçeğe döndüğü anda en sonunda müzik bitti. Alkışlar çevremizi sardı ve Ha-Jun beğendiği belli eden gözler ile bana baktı. İçimdeki mutuluk tam o anda filizlenirken nefes nefese duran yansımamı aynada gördüm.
Ve gözlerim başka bir yere doğru kaydı.
SM'in seçmelerde yetkili olan müdürünü anında tanırken onun yanında duran çok uzun boylu bir çocuğu fark ettim. Kahve dağınık saçları alnına dağılmış ve kepçe kulakları saçlarının arasından bile kendini belli etmişti. Sıcak kahve gözleri tüm bedenimi süzüp en sonunda gözlerimde durduğu anda ise ona bakmaya devam etmiştim.
"Girebilir miyiz Ha-Jun?"
Gözlerimi hala çocuktan çekemezken Ha-Jun onaylamış ve ikili yavaşça içeri doğru girmişti. Salondaki tüm kızlar giren çocuğa bakıp delicesine fısıldaşırken ise en sonunda gözlerimi yere çevirmiştim.
Dansın sebep olmadığı kalbimin çarpıntısını anlamazken ise müdür gitmiş ve Ha-Jun çocuğun yanına gelmişti.
"Sulak yerde mi büyüdün çocuk?"
Kısa boylu Ha-Jun'un yorumu ile herkes gülüşürken bakışlarımı hala yerde tutmaya devam ettim.
"Öyle diyebiliriz efendim."
Gelen tok ses ile çarpıntım gittikçe çoğalıyordu.
Anlamıyordum.
Belki hasta falan oluyordum.
"O zaman kendini tanıt bize."
Bu cümle ile gözlerim birden yukarı doğru kalktı ve sıcak kahverengi gözlerin bana bakarak konuşmasını izledim.
"Adım Chanyeol. Park Chanyeol."
Dip Not: Park Chanyeol çıkış yapmadan önce apaçi olarak hayatını yaşıyordu sxdcfvgbhnjm
Yeni bölüm 160 oy aldığında gelecek.
Biraz geçmişe gideceğiz. Merak edenler burada mı bakalım?
K-pop hesabım;
Instagram: aurora_mensiss
İyi akşamlar!!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koi No Yokan | Park Chanyeol
أدب الهواةOnu ilk gördüğümde yelkovan ve akrep yarışı bıraktı. Zaman durdu. Ve aşık oldum.