ALICE'İN AĞZINDAN:
Özellikle bugün doğmamasını istediğim güneş, ışıklarını her gün olduğu gibi yine suratıma salmışken rahatsız oldum ve elimle engellemeye çalıştım.
Justin'in yanımda olmadığı gerçeği kafama dank ettiğinde bir anda tüm sevincimi yitirdim.
Nereye gitmişti?
Bir anda beni böyle bırakması üzücüydü. Herneyse.
Kafamı kaşıyıp ayağa kalktım. Yatağımı düzelttim. Odamı topladım, oda düzeni önemlidir, değil mi?
Masamda bir kağıt gördüm. Açıp okudum.
"Acil bir işim çıktı, fazla önemli bir şey değil. Birden bırakıp gittiğim için özür dilerim. Dün gece için teşekkür ederim, güzel vakit geçirdim. Herşey için teşekkürler. - Justin"
İç çektim, kağıdı masamdaki kalemliğin içine tıkıştırdım.
O sırada Katie odama girdi. "Kapı sesi duydum, sen değil miydin o? Bir saat önce gittiğini zannediyordum."
"Hayır, sanırım Justin'den bahsediyorsun." Kesinlikle Justin'den bahsediyor olmalıydı.
"Justin derken?" Şaşırmıştı.
"Ah, doğru ya, senin olanlardan haberin yok." Güldüm.
"Bana neler olduğunu anlatacak mısın artık?" Merak ettiği her yerden belliydi.
"Tamam, anlatacağım, otur şuraya." Yatağımı işaret ettim. Oturdu. Ben de oturdum.
"Dinliyorum?" Ellerini birbirine kavuşturmuş bir şekilde meraklı gözlerle bakıyordu.
Ve dün gece olanları anlatmaya başladım.
JUSTIN'İN AĞZINDAN:
Alice'i bırakmak istemiyordum fakat John'un mesajını alınca gitmem gerektiğini anladım.
Yavaşca Alice'in yanından kalktım, ona bir not yazıp masasına bıraktım ve camdan çıkmak yerine aşağıya inip evin normal kapısını kullanıp evden çıktım.
Arabama atlayıp evin yolunu tuttum.
Eve vardığımda John ve diğer çocuklar salonda toplanmıştı.
Fakat Kevin'ın başı kanıyordu ve Jack kolundan vurulmuştu. Kolu sarılıydı, belli ki doktor ben gelmeden önce gelip Jack'in koluna gerekenleri yapmıştı.
"Neler oldu ben yokken?" Yanlarına oturdum, meraklı ve şaşkın gözlerle onlara bakmaya başladım.
"Bilirsin işte, Brian'ın adamları." Bıkkın bir şekilde söylendi Kevin.
"Brian'ı almak için geldiler yani, öyle mi?" Güldüm.
"Aynen öyle." Edward da güldü.
"Pekala, planımız nedir?" Ellerimi birbirine sürtmeye başladım koltukta geriye yaslanıp.
"Plan falan yok." John kararlı bir şekilde kendini ifade etti.
"Anlamadım?"
"Duydun işte, plan falan yok."
"Neden?"
"Bizim işimiz Brian'la, adamlarıyla değil. İsterlerse 10 araba gelsinler, Brian'ı onlara yine vermem." John çok sert ve kararlıydı.
"Pekala." Ellerimi teslim olmuş gibi yukarı kaldırdım.
"Peki John, bundan sonra ne yapacağız? Yani, onu öldürecek miyiz?" Jack sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Passionate Love
RomanceBirbirinden çok farklı iki genç birbirine aşık mı olacak? İmkansız Aşk yoktur. Yeter ki aşkınızın gücüne inanın. Onların aşkı aradaki tüm engelleri kaldıracak kadar güçlü.. TANITIM: https://www.youtube.com/watch?v=eckw3AsruCE