TPL / Bölüm 8: "Evimi görmek ister misin?"

844 23 3
                                    

JUSTIN'İN AĞZINDAN:

Alice'in sakinleştiğini kesinleştirdiğimde kasılan kaslarım da gevşedi.

Onu ağlarken gördüğümde kaslarım gerilmişti. Nedenini bilmiyordum, ama gerilme sebebimin sinirlenme ile ilgili olmadığı kesindi.

Alice'in göz yaşları durduğu halde hala sarılıyorduk. Kopamamıştık gibi bir şey.

Sessizce göğsümde kafası gömülü bir şekilde duruyordu.

Ona bakmak için kafamı eğdim. "Hey?"

"Mhm?"

"Ağlama. Bak, onlar oldukları yerde mutlular, emin ol." Aklıma John'un söyledikleri gelmişti. "Ve, onlar şuan senin bu halini görselerdi üzülmezler miydi?"

"Üzülürlerdi, sanırım." Burnunu çekti.

"Kesinlikle üzülürlerdi."

"Teşekkür ederim."

"Ne için?"

"Uhm, yanımda olduğun için?" Gülümsedi.

"Her zaman." Gülümsemesine karşılık ben de gülümsedim.

"Seni dışarı çıkarmamı ister misin?" Hava almanın ona iyi geleceğini düşündüm.

Evet anlamında kafasını salladı.

"Pekala, o zaman ben çıkayım, sen üzerini değiştir." diyerek ayağa kalktım. kapıya yönlendim.

Arkamdan "Tamam" dedi.

Aşağıya indim. Salondan televizyon sesleri geliyordu. Sanırım ev arkadaşı içerideydi.

Salona doğru gittim. Evet, bu ev arkadaşı olmalı.

Ona doğru seslendim. "Hey, merhaba."

Birden korktu ve ayağı kalktı. Sanırım beni tanımamıştı ve hırsız falan zannetmişti. Ah, hadi ama, hangi hırsız selam verir?

Panik yapmıştı. Hemen sakinleştirmek için "Dur, dur. Ben Justin, Alice'in arkadaşı." dediğimde derin bir oh çekti.

"Kusura bakma, tanıyamadım, Alice senden söz etmişti fakat tabii seni hiç görmediğim için böyle oldu."

Hmm, demek benden bahsetmişti.

"Sorun değil, ben de böyle içeri girmemeliydim." Duraksadım, yanına doğru yürümeye başladım. "Ben Justin Bieber, tanıştığımıza memnun oldum." Elimi uzattım.

"Ben de Katie Mulder, ben de memnun oldum." Elimi sıktı.

O sırada Alice içeri girdi. "Hey, tanıştınız mı?" Gülümsedi.

"Ah evet, artık Justin'i tanıyorum ve artık onu gördüğümde az önceki gibi korkmama gerek kalmayacak." Katie güldü.

"Tekrardan kusura bakm--" Katie sözümü kesti.

"Hiç sorun değil." Gülümsedi.

Alice'e baktım. Baştan aşağı süzdüm. Dar kot giymişti. Üzerinde düz beyaz askılı bir tişört ve onun üzerine beyaz kot ceketini geçirmişti. Boynuna sade, mavi bir kolye takmıştı ve, sade giyinmesine rağmen hoş görünüyordu.

"Çıkabiliriz, ben hazırım." Alice kapıya yönlendi. Ben de arkasından kapıya doğru gittim. Katie'ye döndü. "Katie, ben yedek anahtarları aldım. Geç kalırsam sen uyu." Gülümsedi.

"Tamamdır size iyi eğlenceler." Kapıdan çıkarken gülümseyerek bize el salladı.

Çıktıktan sonra arkamızdan kapıyı kapattık.

Arabama yönlendik. Alice şaşkınlıkla bir arabama bir bana baktı.

Neden öyle baktığını anlamam uzun sürmedi. Sürekli araba değiştiriyordum ve buna şaşırmıştı. Eh, bu da normaldi.

Güldüm.

'Nasıl bu kadar araban var?' diye sormaması bence onun için bir gelişmeydi. Çok meraklı tipleri sevmem.

Bindiğimizde arabayı çalıştırdım. Fakat sorun şu ki, nereye gidecektik? Aptal kafam, bunu düşünmemiştim bile.

Sonra aklıma bir fikir geldi.

"Hey, evimi görmek ister misin?" Ne de olsa onu bir gün evime götüreceğimi söylemiştim. Aklıma gelmişken bu sözümü yerine getireyim.

Gözleri parladı. "Evet."

Gerçekten merak eder gibi bir hali vardı evimi.

Eve doğru sürmeye başladım.

Torpidodan sigaramı almak için eğildim, aynı zamanda yola bakıyordum. Paket elime geçtiğinde torpidoyu kapattım ve paketi açıp içinden bir sigara almak için direksiyonu dizimle kontrol etmeye başladım. Sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirip yaktıktan sonra direksiyonu yine ellerimle kontrol etmeye başladım. Sigaramdan bir nefes çekip camı açtım ve dumanı dışarı üfledim. Kaslarım iyice gevşemişti.

Tüm bunları yaparken Alice'in bir saliseliğine de olsa gözlerini benden ayırmadığını fark edebilmiştim.

Dikkatle beni izlemişti.

Ona döndüğümde birden kendine geldi ve utanarak önüne döndü.

Güldüm.

Tekrar baktı. Tekrar ona baktım, tekrar önüne döndü.

Yine güldüm.

Yine baktı, yine ona baktım. Yine önüne döndü.

Tekrar güldüm.

"Neye gülüyorsun?" diye tersledi.

"Hiç." dedim ve gülmemi engelleyemedim. Bu hali komikti.

Oyuncağını alamamış çocuk gibi döndü yine önüne.

Eve geldiğimizi fark edince camımı kapattım ve arabadan indim. Alice de indi.

Evin kapısına doğru yürüdüm, arkamdan geldi. Anahtarı kilide sokup döndürdüm ve kapıyı açıp içeri girdim. Alice de arkamdan geldi.

Fakat bir terslik vardı.

Bodrum merdivenlerinden kapıya kadar kan vardı. Edward Julia'yı dışarı sürüklerken arkasındaki kanları temizlemeyi unutmuş olmalıydı.

Elim ayağım dolanmıştı, ne yapacağımı bilmiyordum.

Alice'e baktığımda gözleri dehşetle açılmıştı.

Bunun sıradan bir burun kanaması, dudak veya kaş patlaması olduğunu söyleseydim, inanmazdı.

Burada birinin öldürüldüğünü anlamak bizi tanımayan biri için çok zor değildi.

Nefesimin altından fısıldadım. "S*ktir.."

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

İŞTE YENİ BÖLÜM, KISAYSA KUSURUMA BAKMAYIN. YENİ BÖLÜMÜ BİR AN ÖNCE İSTEDİNİZ VE KISA OLSA DA İŞTE YENİ BÖLÜM. SİZİ SEVİYORUM, İYİ OKUMALAR! :*

The Passionate LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin