JUSTIN'İN AĞZINDAN:
Alice'i bıraktıktan sonra eve dönmek için göbekten dönüş yaptım. Evlerinin önünden geçerken son bir kez evine bakıp gülümsedim. Bugün iyi vakit geçirmiştik ama her şeyin bir sonu vardı ne yazık ki.
Torpidoya uzanıp yolumu gözden ayırmadan elimle sigara paketini buldum ve kapağı kapatıp koltuğuma geri yerleştim.
İçinden bir sigara kaptıktan sonra dudaklarımın arasına yerleştirdim ve çakmakla yaktıktan sonra çekip, acımasız dumanların boğazımı alevlemesine izin verdim.
Rahatlamanın verdiği esneklikle iyice koltuğa yayıldım, daha ne kadar mümkün olabilecekse.
Eve yaklaşık on dakika içinde vardıktan sonra arabadan inip eve girdim. Çocuklar yüksek seste şarkı açmış salonda oturup içiyorlardı. Masanın üzerine içkinin yanında gidebilecek ne varsa koymuşlardı.
"Hey, ne yapıyorsunuz siz?" John'un bana o sırada uzattığı bira şişesini alıp kendimi koltuğa attım.
"İçiyoruz kardeşşşiiiiim!" dedikten sonra Jack tekrar ayağa kalkıp dansını yapacakken onu durdurdum. "Lütfen yapma."
Dudağını büzüp tekrar oturdu. Güldüm.
Kevin bana döndü. "Hey, Justin?"
Biramı yudumlarken "Mhm?" diye karşılık verdim.
"Bu akşam dışarı çıkmaya ne dersin?" Birasını yudumladı.
"Nereye mesela?"
"Bir gece kulübüne?"
"Ah, hiç halim yok." Kafamı geriye attım.
Jack hemen atıldı. "Hadi ama dostum, ne zamandır gitmiyoruz, biraz mola vermemiz gerekmiyor mu sence de?"
"Halim yok, Jack."
Edward da konuşmaya başladı. "Hadi ama iyi olacak Justin." Cevap vermedim.
Bu sefer hepsi ayrı kafadan "Hadi Justin!", "İyi olacak dostum!" ve "İyi gelecek!" gibisinden bağırmaya başlayınca pes ettim ve daha fazla bağırışlara katlanamayacağım için "Tamam, tamam!" diye ben de bağırarak onları durdurdum.
Bu sefer de "Oley be!" gibisinden sevinçle bağırdıkları an ayağa kalkıp merdivenlere yöneldim.
Edward'ın sesi beni durdurdu. "Hey nereye?" Arkamı döndüğümde hepsi bana bakıyordu.
"Üzerimi değiştirip geleceğim."
Odama girdiğimde üzerimdekileri çıkarttım ve altıma düşük bel siyah pantolonumu geçirdim. Üzerime düz beyaz tişörtümü giydikten sonra telefonumu cebime attım.
Aşağıya indim. Hep beraber evden çıkıp arabaya bindik. Yolcu koltuğuna Jack geçmişti. Yanında da ben vardım. Arabayı çalıştırdı ve bağırmaya başladı. "Sizi harika bir yere götüreceğim gençlik!"
Kafasına geçirdim. "Bağırma aptal."
Önce salak gibi baktı ama sonra sustu ve radyoya yönelerek hareketli bir şarkı açtı.
Yirmi dakika süren yolculuğumuz sonucunda Jack bizi gerçekten kaliteli bir mekana getirmişti. Her ne kadar ortada sayılamayacak kadar sürtük dolansa da.
İçeri girerken güvenlik üzerimizde gözlerini gezdirdi ve "Kimlikleriniz beyler?" dedi.
Hemen atıldım. "Ne yani? 18 yaş altı falan gibi mi duruyoruz?"
Edward bana baktı. "Justin, sorun değil. Kimliğini çıkar."
Homurdanarak Jack'ten anahtarı alıp arabanın olduğu yere yöneldim ve içinden kimliğimi aldıktan sonra tekrar kulübe yöneldim. Tek tek kimliklerimizi gösterdikten sonra içeri alındık. Tanrıya şükür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Passionate Love
RomanceBirbirinden çok farklı iki genç birbirine aşık mı olacak? İmkansız Aşk yoktur. Yeter ki aşkınızın gücüne inanın. Onların aşkı aradaki tüm engelleri kaldıracak kadar güçlü.. TANITIM: https://www.youtube.com/watch?v=eckw3AsruCE