TPL / Bölüm 10: "O bir katil."

914 34 3
                                    

ALICE'İN AĞZINDAN:

Şuan ellerim ve kollarım bağlı bir şekilde çaresizce bir yer yatağında yatıyordum. Brian beni kaçırmıştı. Justin yüzünden. Ve beni yer yatağı gibi bir şeye koymuştu. Ve bu, iğrençti. Kirliydi. Öğk.

Brian'ın Justin'le aralarında karşılıklı bir kin vardı ve anlayamıyordum, Justin bana hiçbir şey anlatmamıştı.

Keşke Brian'a acımasaydım..

Brian açık ve net Justin'den intikam gibi bir şey almak istiyordu, ve yemi bendim.

Olduğum yerde tek bir pencere vardı, o da küçücük ve çok tepedeydi. İpleri çözsem de oraya tırmanamazdım. Kapıda zaten nöbetçi bir adam vardı. Şuan yapabileceğim tek şey Justin'in gelip beni kurtarmasını beklemekti.. Tabi gelirse.

Kaçma ihtimalim çok düşük.

Halsizdim, hareket edecek halim yoktu.

Kaşım ve dudağım dayak yemekten patlamıştı. Evet, yanlış duymadınız. "DAYAK YEMEKTEN". Gözümün biraz çaprazı morarmıştı. İpler kollarımı ve bacaklarımı acıtıyordu, tahriş olmuştu. İplerden kurtulmayı çok denedim, işe yaramamıştı. Artık halsiz düşmüştüm ve hareket bile edemiyordum.

İçine girdiğim bu tüm bu boktan olaylar neyin nesiydi?

Öğrenmek istiyordum.

Brian'a sormaya karar verdim 'Belki anlatır' umuduyla.

Sesimin çıkması için tüm gücümü kullandım. "Hey?" Sesim çok kısık çıkmıştı.

Ama Tanrıya şükür ki kapıdaki nöbet tutan adam beni duyabilmişti.

"Ne istiyorsun?" Sert bir şekilde sordu.

"Brian," zorlukla nefes alarak konuşmaya devam ettim. "Brian'ı çağırabilir misin?"

Çok güçsüzdüm, sesimden anlaşılıyordu.

Adam birkaç saniye bana baktı, sonra "Bir dakika" dedikten sonra kapının önünden ayrıldı.

Birkaç dakika sonra Brian içeri girdi.

"Ne istiyorsun?" Sert bir tavırla sordu.

"B-bana neler olduğunu anlatır mısın? B-bu olayların içinde bulunuyorum ve neler olduğunu bilmek benim de hakkım."

Umutlu gözlerle ona bakmaya başladım.

"Hmm, bunları sana sevgilinin anlatması gerekmiyor muydu?" Alayla alt dudağını sarkıttı.

Sarkıttı an yüzünü ekşitti. Dudağına baktığımda tekrar kanamaya başladığını gördüm.

Doğru ya, Justin onun muhtemelen dudağını patlatmıştı ve şimdi kanıyordu.

"Ju-justin mi benim sevgilim?" Konuya tekrar dönerek şaşkın gözlerle ona baktım.

"Başka kim olacak?" dedi bana bakmadan. Dudağıyla uğraşıyordu.

"Justin ve benim aramda hiçbir şey yok. Sadece arkadaşız." dedim ikna edici bir tavırla.

"Ah, tamam tamam, eminim öyledir." Böyle demesi ona olan nefretimi ikiye katladı.

"Herneyse, artık anlatacak mısın?"

"Neyi?" Tersledi.

"Justin'le aranızda neler olduğunu?"

"Çok mu merak ettin?" Alayla güldü.

"Evet." Düz bir şekilde belirttim.

"Madem Justin anlatmadı, o zaman ben anlatayım." dedi ve tam karşıma bir sandalye çekip oturdu.

The Passionate LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin