JUSTIN'İN AĞZINDAN:
Bu sürtük nereden çıkmıştı Tanrı aşkına! Bütün or*spular benim başıma kalıyor.
"Ne işin var senin burada? Defol git." Kapıyı tam kapatacakken ayağını kapının önüne koyup, içeri geçti.
Çocuklar bize baktıktan sonra artık bu olaylara şaşırmadıkları için, önlerine dönüp keyiflerine bakmaya devam ettiler.
Becky bilmiş bir şekilde, sanki kendi eviymiş gibi merdivenlerden çıkmaya başladı. Tanrım, ne olur düşüp bacağını kırsın da, en azından birkaç gün kafamı dinleyeyim.
Ama Tanrı sesimi duymamış olmalı ki, bu sürtüğün merdivenleri rahatça çıkmasına engel olmadı. Odama girmek için kapıyı açtığında ben de arkasından odaya girdim. Çantasını yatağın üzerine fırlatıp kendini yatağıma attı.
"Özlemişim.." dedikten sonra gözlerini kapattı sırıtarak.
"Ne özlemesi bir gece kaldın alt tarafı." diyerek tersledim.
Olduğu yerde doğruldu ve bana dik dik bakmaya başladı. Yapıp yapabileceğim en ters bakışımı ona sergilerken korkmuş olacak ki, kafasını başka yöne çevirdi.
"Herneyse, konumuz benim dün gece burada kalıp kalmamam değil, konu Alice."
"Alice seni ilgilendiren biri değil, şimdi defolabilirsin."
"Hey, orada dur bakalım," ayağa kalktı. "Alice'le iyi anlaşıyoruz ve onun yanında olmaya çalışıyorum, tamam?" Elini beline koydu. Ah, tam bir sürtük.
"Hey hey orada dur bakalım, Alice'i henüz bir gündür tanıdığına adım gibi eminken senin özgüvenin nasıl bu kadar tavan yapabiliyor?"
"Alice'i henüz bir gündür tanıdığımı nereden biliyorsun?"
"Alice'in arkadaşı olsaydın emin ol kesinlikle bir yerde seni görürdüm, ayrıca yakın arkadaş olsanız, Alice tanıştırırdı bizi, emin ol."
Yüzü düştü, onu susturabilmenin verdiği mutlulukla gülümsedim. "Hadi şimdi defol." Kapıyı açtım.
"Bu burda sona ermedi Bieber," bana doğru yürümeye başladı. "Her ne kadar beni hayatından çıkarmaya çalışsan da işe yaramayacak. İstenmediğim yerde durmam pek fakat, bil bakalım bu sefer noldu?"
Yüzüme iyice yaklaştı. "İnadım tuttu." diye fısıldadı. Ardından dudaklarıma kısa bir bakış attıktan sonra çantasını alıp odamdan hızlı adımlarla çıktı.
Aşağıdaki kapının kapanma sesini duyduktan sonra ellerimle saçlarımı çekiştirip koltuğuma oturduktan sonra, ellerimi suratımdan aşağı indirdim. Ve kafamı geriye atıp gözlerimi kapattım. İçten bir 'of' çektikten sonra biraz kafamı dinlemeye çalıştım.
Birkaç dakika sonra biri odamın kapısını tıklattı. John olduğunu tahmin ettiğim için tereddüt etmeden "Gir" dedim.
Evet, John'du.
Bana şüpheli gözlerle bakarken karşımdaki koltuğa da o attı kendini.
"Sorun ne dostum?" Bana dikkatli gözlerle bakıyordu.
"Bir sorun falan yok, gece fazla içip kafayı bulduğum gece tanıştığım bir kız işte." Dirseğimi koltuğun kenarına koyup kafamı da elime yasladıktan sonra, parmaklarımı saçlarıma geçirdim.
"O kızı hatırlıyorum. Fakat seni rahat bırakmamasının sebebi ne?"
"Bilmiyorum," derin bir nefes aldım. "Bugün o çocuğu dövdüğümde o da ordaydı, o kız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Passionate Love
RomanceBirbirinden çok farklı iki genç birbirine aşık mı olacak? İmkansız Aşk yoktur. Yeter ki aşkınızın gücüne inanın. Onların aşkı aradaki tüm engelleri kaldıracak kadar güçlü.. TANITIM: https://www.youtube.com/watch?v=eckw3AsruCE