ALICE'İN AĞZINDAN:
Aniden dudaklarıma yapışmasıyla garip bir his bedenimi ele geçirip uyuşturdu.
Bu gerçek miydi?
Sanırım 'midemdeki kelebekler harekete geçti' terimini az önce uygulamalı olarak öğrenmiştim.
İlk önce şaşkınlıktan tepki veremedim. İlk defa biriyle öpüşüyordum.
Sonra gerçeğe döndüm ve ellerimle nazikçe yanaklarını tutup onu daha da kendime doğru çektim.
Bedenimi onunkine yapıştırdım. Ellerini belime kelepçeledi ve beni kendine tam olarak yapıştırdı. Ve kesinlikle şuan kendimi onunla bir bütünmüşüm gibi hissediyordum.
Bu duygu ha-ri-ka !
Nasıl yaptı bilmiyorum ama öpüşürken gülümsedi. Hissedebilmiştim.
Dudaklarını benden çekti ve bacaklarımı kaldırıp kendi beline sardı. Yani kucağına aldı. Ellerimi boynunun arkasından birleştirip yine öpmeye başladım.
Deli gibi öpüyorduk birbirimizi. Sanki yıllardır özlem çeken iki insan gibi.
İleri doğru birkaç adım attı ve beni duvara yasladı.
Ardından dudaklarımı bırakıp boynuma gömüldü. Öpmeye başladı.
Gözlerimi kapattım, Justin'in saç diplerini çekiştirmeye başladım, inledim.
Bu hoşuna gitmiş olacak ki daha sert öpmeye başladı.
Deli gibi kendimizden geçmiştik fakat bunun doğru olmadığının farkındaydım.
"Justin" diye seslendim.
Öperken "Mhm?" dedi.
Kafasını tutup geri çektim. "Bak, bu gerçekten müthiş bir şey, fakat sanırım bunu yapmamız doğru bir şey değil." Kızardığımı yanaklarımın sıcaklığının arttığından anlayabilmiştim.
Justin güldü. "Ah, evet. Haklısın. Peki, tamam."
"Pekala," duraksadım. "Peki beni indirmeyi düşünüyor musun artık?" Güldüm.
Yüzü ciddileşti ve hayır anlamında kafasını salladı.
Sorar gözlerle baktım.
"Şuan hiç olmadığım kadar rahatım bebeğim." Ve o seksi gülümsemelerinden birine gönderdi.
"Ah, pekala, o zaman ben inerim." dedim ve kendimi Justin'den kurtarmaya çalıştım fakat bırakmıyordu.
Çok güçlüydü. Lanet olsun.
"Justin, ben ciddiyim."
"Ben de bebeğim."
"Peki ne yaparsam beni indirirsin?" Kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Hmm, sanırım bir şey buldum." Düşünür gibi yaptı. "Beni bir kere daha öpebilirsin mesela." diye fısıldadı ve gözlerini kapattı.
"Justin, olmaz."
"Nedenmiş o? Az önce öyle demiyordun ama."
"Ah, aptal." dedim ve son gücümü kullanıp yere indim.
Odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Aşağıya indim ve kahvaltı masasındaki tüm yemeklerin savaştan dolayı yerde olduğunu gördüm.
Güldüm.
Sanırım çocuklar bardakları da devirmişlerdi çünkü yerde cam parçaları vardı ve masadaki bardaklardan bazıları yoktu.
Yere çömelip toplamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Passionate Love
RomanceBirbirinden çok farklı iki genç birbirine aşık mı olacak? İmkansız Aşk yoktur. Yeter ki aşkınızın gücüne inanın. Onların aşkı aradaki tüm engelleri kaldıracak kadar güçlü.. TANITIM: https://www.youtube.com/watch?v=eckw3AsruCE