ALICE'İN AĞZINDAN:
Yer kan gölü gibi bir şeydi ve bunu sanırım beynim alamamış olduğundan boş gözlerle yere bakıyordum.
Justin'in "S*ktir" diye fısıldaması bedenimi sarmış olan endişe duygusunun seviyesini daha da arttırdı.
Burada yolunda gitmeyen bir şeyler olmuştu ama bunlar sıradan şeyler değildi. Burada ciddi şeyler olduğu gerçeği kaçınılmazdı.
Korkmuş olduğumdan mıdır, yoksa şaşkınlıktan mıdır bilemem ama, gözlerim doldu. Elimde olmadan elimle açık kalmış ağzımı kapadım.
"J-justin?" Hafifçe mırıldandım ona bakarak.
Bana baktı. O da boş gözlerle bakıyordu.
"B-burada n-noldu?" Sesimin titremesine engel olamamam sinirimi bozan ayrı bir şeydi.
Justin bir şeyler söylemek için ağzını araladı ama söylemekten vazgeçip, geri kapattı.
"Ne olduğunu s-söyleyecek misin artık?" Soran ve dolu gözlerle ona baktım.
Gözlerini birbirine bastırıp kafasını sağa sola salladı. Sanki bir işi yanlış yapmış gibi bir hali vardı.
"Hadi söylesene noldu burada?"
Cevap vermeyince dayanamadım ve "Peki, sen istedin bunu." diyerek kanların geldiği merdivenlere yöneldim.
Justin'in arkamdan "Alice dur!" demesine aldırmadan kararlı bir şekilde yürümeye devam ettim.
Arkamdan geldiğini fark ettiğimde merdivenlerden hızlı adımlarla inmeye başladım. Sanırım bodrum katına iniyordu.
Merdivenin son basamağına geldiğimde yavaşladım. Kafamı yukarı kaldırmamla sandalyeye bağlı, kaşı ve dudağı patlamış, suratı kan içinde kalmış bir adamla karşılaşmam bir oldu.
İşte bu hiç beklemediğim bir şeydi. Elimle ağzımı kapadım.
Öylece ona bakıyordum.
Justin gelip omuzlarımdan tutup beni sarstığında gerçeğe döndüm ve gözlerimi yüzü kan içinde yüzen adamdan ayırmadan Justin'den hemen uzaklaştım.
Ve her ne kadar istemesem de Justin'in gözlerine baktım. "Bu adam kim, burada ne işi var ve ona ne yaptınız?"
"Bak sana bunu açıklayamam tamam mı?" Justin kararlı ve sert bir tavırla kelimeleri sıraladı.
"Nasıl açıklayamazsın? Açıklayacaksın Justin! Madem böyle bir şey gördüm, benim de bilmeye hakkım var!" Bağırmaya başlamıştım, gözlerim de doluydu çünkü Justin düşündüğümün tam aksine bir insan çıkmıştı. Bu biraz da olsa, beni incitmişti.
"Açıklayamam işte, uzatma!"
Hayal kırıklığına uğramış bir şekilde ona bakıp başımı olumsuz yönde salladım ve adama yavaşça yaklaştım.
"Napıyorsun?"
Justin'i aldırmadan yaklaşmaya devam ettim.
Yarı baygın adamın tam önüne geldiğimde beni görmesi için elimi gözlerine doğru salladım.
Beni tam olarak fark ettiğinde gözlerimin içine bakarak sadece benim duyabileceğim bir şekilde "Bana yard-dım e-et.." diye yalvardı zorlukla.
Justin sinirli bir tavırla bi bana bi karşımdaki adama bakıyordu. Onu kurtaracaktım, ona acımıştım. Ama önce ismini öğrenmem gerekliydi. "İsmin nedir?" Sordum.
"B-brian.." Zorlukla konuşuyordu, o kadar dayak yemiş ki ayarlayamıyordu nefesini.
Justin'e fark ettirmeden bu işi halletmem gerekiyordu. Oturup Justin'in gitmesini beklemeye karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Passionate Love
RomanceBirbirinden çok farklı iki genç birbirine aşık mı olacak? İmkansız Aşk yoktur. Yeter ki aşkınızın gücüne inanın. Onların aşkı aradaki tüm engelleri kaldıracak kadar güçlü.. TANITIM: https://www.youtube.com/watch?v=eckw3AsruCE