20 Mayıs 2007
Taehyung ile beraber adını internetten duyduğumuz maharetli bir kuaföre girerken onun aksine ben bu saç boyatmaya konusundan o kadar da emin değildim. Artık ensesine kadar gelen sarı saçlarının rengi iyice solmuş da olsa saçlarını seviyordum fakat Taehyung bu konuda çok kararlıydı ve konu Kim Taehyung oldu mu kimse onu aldığı bir karardan vazgeçiremezdi.
İçeri girdiğimizde kalabalıktan dolayı bizi bir süre boyunca kahverengi deri koltukların olduğu girişte bekletmişler, biz de o sırada beyaz eskitmeden yapılan ahşap orta sehpanın üzerindeki dergilerden saç renklerine bakmıştık. Taehyung'a her ne kadar sarının tonlarını göstermiş olsam da dediğim gibi, o inatçı herifin tekiydi ve aklındaki renkten bir ton bile farklısını kabul etmemişti.
Sıra Taehyung'a geldiğinde sarı saçlı dostum üzerindeki ince ceketi çıkartıp yanıma koymuş ve az önceki kararlı ifadesinin aksine emin olamayan bakışlarla bana bakmıştı. Sarı saçlarını seviyordum fakat dostumun isteklerine saygım vardı ve böyle gerginken onu desteklemem gerekirdi, bu yüzden baş parmağımı kaldırarak ona destek verme anlamında gülümsemiştim.
Taehyung buradan oldukça rahat gözüken siyah deri koltuğa oturduğunda gözlerini kapatmıştı. Gergin olduğunu anlayabiliyordum ama saçlarını boyatmak adına ısrarcı olan kendisi olduğundan ve artık koltuğa oturduğundan ikimizin de yapabileceği pek bir şey yoktu.
Saçları boyandığı sırada telefonumdan bana gelen mesajları silmekle meşguldüm. Hye takıntılı bir insan olduğunu kanıtlamış, bulduğu her yerden bana mesajlar göndererek onu kaç defa engellememe rağmen beni rahatsız etmeye devam etmişti. Hiçbir mesajını okumadan mesajları attığı tüm hesapları engelledikten sonra biraz teyzemle konuşmuş, akşama geç geleceğinden masanın üzerine bıraktığı parayla kendime bir şeyler sipariş etmemi tembihlemişti.
Saçları kurtularak fön çekilen Taehyung'a baktığımda o kadar süre boyunca gözlerini bir kez olsun açmaması beni güldürmüştü. Gözleri sımsıkı kapalı bir şekilde duruyordu, onu iyi tanımış olmasam uyuduğunu düşünebilirdim fakat dişlerinin arasına aldığı alt dudağı onun uyumadığını ele veriyordu. "Hadi ama Taehyung, aç gözlerini ve saçlarına bir bak. Çok güzel oldular. "
Taehyung sımsıkı yumduğu gözlerini sonunda yavaşça aralayıp karşısındaki aynaya baktığında parmakları işlemi henüz bitmiş saçlarına gitmiş, parlak kırmızı tutamları dikkatle incelemişti. "Domatese benziyorum?" Aynadan gözleri gözlerimle buluşurken sadece omuz silkmiştim. "Daha çok şirin bir çileğe benziyorsun."
Utandığında hep yaptığı gibi saçlarını karıştıracakken yarım saattir saçlarına şekil vermeye uğraşan kuaför kadının dik dik bakan bakışlarıyla boğazını temizlemiş ve havalanan elini indirmişti. Yanımda duran ceketini de alarak kasaya gittiğimizde ondan büyük olduğumu söyleyerek tüm itirazlarına rağmen ücreti ödemiş ve beraber dışarı çıkmıştık.
Yakınlarda bir yerlerde yeni kurulan panayırda Taehyung ile tüm günümü geçirirken kendimi gariptir ki gerçekten mutlu hissediyordum. Kim Taehyung adındaki bu çocuk beni içten içe bitiren öfkemi uzaklaştırıyor, adeta bana hayat veriyordu. Her ne kadar garip bir ikili olsak da bu değişik duruşumuzu seviyordum.
Beraber panayırda yürüdüğümüz sırada bir anda pantolon zincirimden çekilmem sonucu duraksamış ve zincirimi tutan Taehyung'a tek kaşımı kaldırarak bakmıştım. O ise utangaç bir gülümsemeyle önce bana ardından da tam önünde durduğumuz atış poligonuna bakmıştı. Gözüm en üste asılmış olan büyük oyuncaklara giderken kaşlarımı çatmış, ellerim belimde standa yaklaşmıştım. Omuzlarımı esneterek başımdaki şapkayı ters çevirmiş ve parayı vererek silahlardan birini almıştım. Kendimden son derece emindim. "İyi izle Kim Taehyung, noonan senin için o büyük oyuncaklardan birini kazanacak." Taehyung yanıma gelirken silahı göz hizama getirmiş ve büyük bir dikkatle vurmam gereken karşıda sürekli hareket halindeki plastik ördeklere bakmıştım. Büyük oyuncaklar için on tanesini vurmam gerekiyordu. Oldukça basit olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goblet | yoongi
Fanfictionİçinde zehir olduğunu bildiğim halde içtim sen denilen kadehi.