12| Kusursuzu istemek

5K 463 49
                                    

BigHit şirketi ile sözleşme imzalamamın üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti fakat bu bir haftada yaptığım pek de bir şey yoktu doğrusu. SM'in hemen ertesi günü çalışma kuralının aksine sözleşme sonrası gerçekten inanılmaz ama bir haftayı bomboş geçirmeme izin vermişlerdi.

Pekala, bu sözde "bomboş" bir haftayı aslına bakacak olursak oldukça verimli geçirdiğimi düşünüyordum. BigHit Entertainment adı altında çıkacak olan ilk albümümün kusursuz olmasını istiyordum ve kusursuz olması için de gerçekten çok çalışmalıydım.

Aslına bakılacak olursa neden kusursuzu böylesine yürekten istediğim hakkında bir fikrim yoktu. Sürüsüyle ödüle, ilklere ve adımı K-POP tarihine altın harflerle kazımış biri olarak yeterince şan şöhrete sahiptim. En iyi solo idol ve aynı zamanda en iyi kız idol ödüllerim de vardı. Fanlar bana deliriyordu ve zaten yükselişte olan BigHit için güzel altın yaldızlı bir hediye paketi gibiydim. Buna rağmen böylesine çalışıyor olmam ve kusursuz olması adına değerli uykumdan fedakarlık ettiğim bu albüm sanırsam benim SM olmadan da yeterince iyi olduğumu gösterebilmeyi arzuluyor olmamdan kaynaklanıyordu.

Sosyal medyada gezinirken birkaç yerde BigHit ile anlaşma imzaladığım hakkında bazı yazılara gözüm takılmıştı. Tamam, buraya kadar sorun yoktu. Sorun yazılarda değil, yazıların altındaki yorumlardaydı. Hayranlardan bazıları SM hayranı olarak nefret yorumlarını dile getirmiş, bazıları ise BigHit fanı olarak aşırı bir sevinç göstermişlerdi. Daha önce hayatımda hiç şirket ayrımcılığı yaparak bir şirkete hayran olan bir kesim görmemiştim ve itiraf etmeliydim ki bu beni fazlaca şaşırtmıştı.

Tatilimin ilk günleri her şey normal gitse de bir süre sonra gelen bildirimler ve benim sürekli nefret yorumlarını okuyarak kendimi yıpratmam sonucu telefonumu kapatarak kendimi internetten ve sosyal medyanın zehirli dilinden kısa bir süre de olsa soyutlamıştım. Tamamen diğer insanlardan uzaklaşarak kendimi müziğime vermiş, biraz beste yaparak arada da odamın etrafına saçılmış olan kağıtlara albüm için istediğim şarkıların sözlerini karalamıştım.

Bolca çalıştığım ama bir yandan da sadeliğiyle bana sakin bir tatil vermiş olan bir haftamın sonunda soğuk bir sonbahar sabahı şirkete gitmek için erkenden kalkıp duş almıştım. Dolabımın karşısında üstümü giyinirken bir yandan da konferans görüşmesi yaparak diğerleri ile konuşuyor ve ah, aslına bakacak olursanız onlar konuşuyordu ve ben üzerimden atamadığım heyecanım sağ olsun birkaç kısa cevap vermekten ötürü pek de bir şey yapamıyordum.

"Heyecan var mı Haru-ya?"

Gümüş rengi kazağımla siyah pantolonumu giymiş, ne yapacağıma karar veremediğim saçlarımı ise salık bırakmıştım. "Biraz, elimden gelenin en iyisinin de fazlasını yapmak istiyorum." Sürekli kullandığım spor çantama şirkette pratik yaparken kullanacağım ek kıyafetlerimi koyarken her ne kadar bir işle uğraşsam da bir kulağım onlardaydı.

"Bu kadar kasmana gerek yok, sen her zaman en iyisini yaparsın zaten." Key her zamanki gibi huysuzdu ama göstermeyi amaçladığı ilgisinin üstünü kapattığını biliyordum.

Kalın maskeyi taktıktan sonra boynuma atkımı dolamış ve başıma Daegu'nun ara sokaklarındaki bir teyzeden aldığım yumuşacık yün bereyi geçirmiştim. "Biliyorum sunbae."

Sözlerimin yazılı olduğu kağıtları, anahtarlarımı ve notlarımı da sırt çantama koyarak spor çantamı da eline almıştım. "Sen sunbae diyince kendimi daha bir yaşlı hissediyorum." Key yine homurdanırken Jonghyun kahkaha attı. "Sen zaten yaşlısın."

"Şans dileyin bana."

Hepsi bir ağızdan anlaşılmayacak şekilde bağırırlarken telefonumu kapatarak montumun cebine koymuş, evden çıktığımda çantaları yan koltuğa bıraktığım arabama binerek garajdan çıkmış ve telefondan açtığım navigasyon  yüzünden fazla hızlı gitmemeye özen göstererek işlek Seoul caddelerinde sürmeye başlamıştım. Şoförüm bu sabah yanımda değildi ve uzun zaman sonra ilk defa kendi başıma araba sürüyor olmak beni biraz daha olsun özgür hissettirmişti.

Kısa süre sonra BigHit şirketinin otoparkından elimde çantalarım ile çıkmış, otoparktan şirket içine girilen kapıdan içeri girmek üzereydim ama tıpkı yıllar öncesi yeni bir okula başlayacakken olduğu gibi heyecandan o ilk adımı bir türlü atamıyordum. Göğsüm nedenini bilmediğim bir sebepten ötürü sıkışmıştı ve neyin beni bu denli heyecanlandırdığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu fakat işin aslı uzunca düşünülecek olunursa hiç görmediğim bir şeyin beni ürkütmesi garipti.

Bir an için Yoongi'nin soğuk parmaklarını tekrardan sırtımda hissettim. Soğuk parmakları beni içeriye doğru ittirirken o ilk adımı atmam adına beni cesaretlendirdiğini biliyordum. Tıpkı aslında onun sırtıma fiziksel olarak dokunmadığını bildiğim gibi...

goblet | yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin