BigHit'teki odamda koltuğun sırt kısmına ayaklarımı uzatmış kafam aşağıya gelecek şekilde yatıyor, bir yandan da Minho ile telefonda konuşurken havaya diktiğim çoraplı ayaklarıma bakıyordum. Kasım ayının ortalarında olduğumuzdan dolayı ayaklarımda kalın siyah çoraplarım vardı. Üşümeyi zerre sevmezdim.
"Birazdan yarınki konserin son pratiğini yapacağız. Of, diyorum ya pratikten kaçtım diye. Yüzde yüz evet, menajerim yine sinirlenmiştir." duraksadım, Minho yine söylenmelerine başlamıştı. "Tanrım biliyorum Minho fakat şu an hiç kalkasım yok. Üşengeç bir bufaloya mı benziyorum? Tanrı aşkına, Onew sana belgesel izlemeyi yasaklamalı! Ne demek niye? Saçmalamaya başlıyorsun onları izlerken! Geçen beni miskin bir gergedana benzettiğini de unutmadım! Min Suga ile aşk aylarım falan yok benim. Hayır anlamadığım konu hayvanlar aleminden ne ara Min Suga ve benim aramdaki olmayan şeye geldi? Hah, o tam bir Daegu ayısı, sen ne anla-"
Kafamı iyice geriye atıp tersten baktığım sırada kaşlarını çatmış bir ifade ile ben uzun zamandır buradayım ve rezilliğini dinliyorum temalı bir bakışla bana bakan tersten bir Min Yoongi görmemle lafım kesilmişti. Utançla dudaklarımı ısırdığımda bozuntuya vermemeye çalışarak zorlukla gülümsemiştim.
"Minho-sshi ben seni daha sonra arayacağım. Oldu, saygılar sevgiler hürmetler ve- ah kapat tamam!"
Aramayı sonlandırdığımda yerimde dik leşe rek koltukta oturur pozisyona gelmiş ve şirince gülümsemiştim. "Yoongi-sshi bir şey mi lazımdı?"
"Başka beni şaşırtacak isimlerim var mı diye merak ediyorum?"
Suratı asıldığında yüzüm buruşmuş ve oturduğum yerden kalkarak yanına gitmiştim. İşaret parmağımı dudaklarının kenarına koyup yukarı doğru çekiştirdiğimde tek amacım sahte de olsa gülmesini sağlamaktı. "Çirkin görünüyorsun böyle."
Parmaklarımda olan bakışları bana çevrildi. "Ne?" Dudağımın kenarını dişlerimin arasına aldığımda yaptığım saçmalıktan dolayı içten içe kendime sövmekle meşguldüm.
Yoongi'nin bakışları dudağıma kayarken resmen hırlayarak bir anda yüzüme doğru atıldığında birbirine değen burunlarımız ile ikimiz de yutkunurken gözleri koyulaşmış ve boğuk bir sesle mırıldanmıştı. "Şöyle yapma artık."
Anında ısırmakta olduğum dudağımı bırakmış ve gözlerimi gözlerinden kaçırarak kulağındaki uzun küpesine bakmaya başlamıştım. Cidden utangaç bir liseli gibi davranıyordum ve bu benim elimde falan değildi.
Yoongi elini nazikçe çeneme koydu. Az önce ters bir tepki vermediğimden olsa gerek cesur bir harekette bulunmuştu. "Haru-ya, gözlerime bak lütfen."
Min Yoongi kesinlikle çok fazla cesurdun ve sana karşı koyamamak varlığını fark ettiğim en büyük zaafımdı.
Gözlerim dediklerine itaat edercesine gözleriyle buluştu. Min Yoongi yoğun gözleriyle bana bakarken benim gözlerimde de aynı ifade vardı. Gülümsediğinde bana harika bir görüntü sunan diş etleriyle istemsizce gülümsemiştim. Min Yoongi'nin gözlerindeki yıldızlar parlamaya başlarken bir dilek hakkım olsaydı tam şu an, burada onunla birlikte zamanın donmasını ve hep bu şekilde kalmayı dilerdim.
Tam o sırada evrenin benden nefret ettiğinin bir kanıtı olarak bir anda kapıyı açarak içeri dalan kişi, piyano çalışmasına yardım ettiğim stajyer veletten başkası değildi. "Sunbae, sonunda seni bulabildim! Yarınki konserde pelerinli karakter olarak beni seçmelerine izin verdiğin için sana cidden minnettarım ve yeniden çokça teşekkür ederim! Büyük bir hayranınım ve böylesine bir şeyi favori idolümle yapmak beni çok mutlu etti!"
Böyle bir anı bozmuş olması onun için beslediğim tüm sempatiyi saniyesinde sıfırlamıştı ve onu boğazlamamak adına kendimi zor tutuyordum. Boğazımı temizleyerek Min Yoongi'den birkaç adım daha uzaklaştığımda üşüyen ellerimi hırkamın ceplerine sokuşturmuştum. "Velet teşekkürün bittiyse pratiği bir an önce yapalım. Sunbaen uykuya çok düşkün biliyorsun."
Söylediğim onu harekete geçirmek içindi lakin stajyer çocuk yanlış anladığını belirtircesine kıkırdamıştı. "Sunbae sizin uykuya olan sevginizi herkes biliyor. Tanrı şahit, uyumadan önce aklıma hep siz geliyorsunuz!"
Tepkisini merak ettiğimden ötürü göz ucuyla Yoongi'ye baktığımda az öncekinin aksine ruhsuz bakışlarını görmek yüzümün düşmesine neden olmuştu. Min Yoongi yine soğuk duvarlarını örmüş ve umursamazlık maskesini takmıştı.
"Pekala, pratik odasına geçelim mi artık?"
Stajyer çocuk kafasını sallayarak beni onaylamış ve kapıya yönelmişti. Yoongi de kapıya doğru ilerleyecekken çalan telefonuyla duraksamış ve eşofmanının cebinden telefonunu çıkartarak arkasını dönmüştü. Arayan kişiyle anlayamadığım kadar kısık sesle ve kısaca konuştuktan sonra telefonunu geri cebine koymuş ve bana soğuk bir bakış atarak odadan çıkmıştı.
Min Yoongi'nin bakışları ruhumu kuz kestirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goblet | yoongi
Fanficİçinde zehir olduğunu bildiğim halde içtim sen denilen kadehi.