Medyaya koyduğum first love tanıtımını okumadan önce izlerseniz bölüm daha çok aklınızda canlanır.
28 Ekim 2010
İki yıldır ders almaya başladığım dans kursundan yorgun bir şekilde eve geldiğimde tek düşündüğüm rahatlatıcı bir duş alıp ölene uyumaktı. Kaslarım saatler süren provadan ötürü sızım sızım sızlıyor, boğazım ise dans dersinden önce sesimi geliştirmek adına gittiğim bir saatlik kurstan ötürü ağrıyordu.
Eve geldiğim gibi eşyalarımı bir yana fırlatmış ve yarım saatlik rahatlatıcı bir duş almıştım. Başımdan aşağı akan ılık suyun bedenimi gevşettiğini ve tüm kaslarımın rahatladığını hissedebiliyordum.
Duştan çıktıktan sonra kendime uyumadan önce rahatlamak adına her zaman yaptığım papatya çayımdan tekrar yapmış, kısa bir süre ders notlarıma bakarken çayımı büyük bir sakinlikle içmiştim. Teyzem işte olduğundan ev yine bomboştu. Yaşadığımız yer şehrin sessiz bir kısmında bulunduğundan kulaklarımın işittiği tek ses çayımdan aldığım yudumlardı. Duş bedenimi rahatlatıyordu fakat içimde hâlen harlanmakta olan öfkeme karşı hiçbir şey yapamıyordu. Papatya çayı ise ruhumu sakinleştirip öfkemi dindiren tek yoldu.
Çayımı bitirdiğimde ders notlarımı masanın üzerinde bırakmış ve boş fincanı mutfağa götürdükten sonra kurutmaya üşendiğim saçlarımı tepeden toplayıp yatağımın içine geçtiğimde gevşemiş bedenim ve sakin kalan ruhum ile tek düşündüğüm şey güzel bir uyku geçirmekti.
-
Sonu gelmeyen siyahlığın içinde yürürken burada ne işim olduğunu sorguluyordum. Önümü görebildiğim her yer siyahtı. Adeta hiçliğin içinde kaybolmuş gibiydim. Zaman ve mekan kavramları burası için yoktu. Nerede olduğumu bilmiyordum.
Nerdeydim ve buraya nasıl gelmiştim?
Çıplak ayaklarım bir zemini olup olmadığını anlayamadığım siyahlığın üzerine basarken boşluktaymışım gibi düşündüren bu yer içimi her defasında garip bir hissin kaplamasına sebep oluyordu.
"Kimse var mı?"
Sesim yankılanarak eko yaparken yalnızlık hissi yüzümü buruşturup kollarımı bedenime sarmaya sebebiyet verecek kadar soğuk bir etki yaratmıştı. Buradan hoşlanmamıştım, yalnızlığımı yüzüme çarpan bir yerdi.
Yalnız olmak istemiyordum.
Bir anda önümde beliren parlak bir yıldız ile gözlerim parlarken elimi ona doğru uzatıp içimi ısıtarak bana tanıdıklık hissi veren bu güzel varlığa dokunmayı arzulamıştım. Yıldız sabit durduğu yerden ona dokunmaya çalışacağım sırada hareketlenmiş ve kayarak gözden kaybolmuştu.
"Gitme." Diye fısıldadım karanlığa karşı.
"Gitme, sende beni bırakıp gitme." Sesim yalnızlığımı belli eder bir tonda kısıktı.
Ben hep yalnızdım.
Önce etrafta bir ıslık sesi duyuldu, daha sonra ise ıslık sesi yerini bir piyano sesine bıraktı. Kalbim duyduğum piyano sesiyle sebepsiz yere hızlanırken elimi kalbimin üzerine koyup sertçe bastırdım. Nefeslerini kesik kesikti ve göğsüm hızla inip kalkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goblet | yoongi
Fanfictionİçinde zehir olduğunu bildiğim halde içtim sen denilen kadehi.