"Minho!"
Ağlayarak Choi Minho'nun dizlerinin dibine attım kendimi. Beyaz hastane koltuklarında kendinden geçmiş bir şekilde ağlıyordu. Dışarıda muhabirler ve fanlar birikmişti ki bu yüzden içeri zar zor girebilmiştim. Neyse ki koridor yabancıların buraya girememesi yüzünden sessizdi.
Gözyaşlarım yüzünden bulanık gözüken etrafa baktığımda Jonghyun'un ablası Kim So Dam'ı ellerini yüzüne koymuş bir şekilde sarsılarak yerde ağlarken görmek gözlerimin daha çok dolmasına sebep olmuştu. Güçsüz kalmış bacaklarımla zorlukla yanına gittiğimde uzanarak ellerini tutmuştum. "So Dam u-unnie."
Kim So Dam bir anda bana sıkıca sarılıp ağlamaya devam ederken bende ona eşlik ediyordum.
"O... o bizi bırakıp gitmeyi tercih etti Haru-ya!" Sözcükleri benim aksine daha düzenliydi.
Yoongi başımda durmuş diğerlerini ararken ölmek istiyordum. Jonghyun, son zamanlarda depresyon belirtileri gösteriyordu ve tünel sendromu da bunlardan biriydi. Psikolojik yardım alıyordu ama yeterli gelmemişti sanırım.
Sonunda nefeslerimi düzene sokabildiğimde ellerimle Kim So Dam'ın gözyaşlarını sildim. "Nasıl oldu bu?"
"Haru-ya şu an bunu anlatacak kadar g-güçlü değilim."
Tıpkı onun gibi cevap verecek kadar gücüm olmadığından Minho'nun yanına gidip gergin olduğu her an da olduğu gibi şimdi de buz kesmiş olan ellerini tuttum. "Diğerleri nerede?"
"Key ilk uçakla geliyor. Taemin bayıldı. Onew de Taemin'in başında bekliyor. Ne olacak Haru bilmiyorum. Onu kaybetmek istemiyorum çünkü o benim hyungum ve aynı zamanda seninde öyle. Onsuz yapamayız." Kafamı iki yana sallayarak onun ölecek olması seçeneğini reddettim. Kim Jonghyun bizi bırakmazdı.
Koridorda bir gürültü oluşurken, koşarak yanımıza gelen Jimin ve diğerleri ile titreyen ellerimle gözyaşlarımı tekrardan silmiş ve Minho'nun göğsüne kafamı yaslayarak güzel bir haberin gelmesini beklemeye başlamıştım. Her şeyin gidişatını doktorlar belirleyecekti.
Çok değil birkaç saat sonra ise doktor kafasını eğerek korktuğumuz haberi bize açıkladığında So Dam unnie kendini yerlere atıp ağlamaya başlarken dizlerimin üzerine çöküp çığlık attım, sanki Jonghyunie beni duyup da koşarak yanıma gelebilirmişcesine.
"Jonghyunie bizi neden bıraktın?!"
Bunu yazmak inanın çok daha zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goblet | yoongi
Fanficİçinde zehir olduğunu bildiğim halde içtim sen denilen kadehi.