göz göze geldiğimizde piçimsi gülüşünü yüzüne yerleştirip dudaklarını yaladı. bu davranışı karşısında yutkunarak bir adım geri attım. bu ürkek hareketim onu sevindirmiş olacaktı ki sesli bir kahkaha patlattı. ben bu durumda gülmesine anlam veremezken onun umurunda olmadığı apaçık ortadaydı. pezevenk gülüşünü bozmadan, gözlerini kıstı. dudakları tek bir çizgi haline gelince kafamı hızlıca olumsuz anlamda sallamaya başladım. göz yaşlarım dudaklarımla buluşunca gözlerimi kapattım. çaresizlik hissini parmak uçlarıma kadar hissediyordum. burası benim sonumdu. çıkış yolunu bulamıyor kendimi hiç olmadığım kadar güçsüz hissediyordum. vazgeçişim onun hoşuna giderken beni sadece yavaş yavaş bitiriyordu.
çaresizlik hissi... ben şuan bu duygunun müptelası olmuştum. kendime güvenmeyişim çaresizliğimin en büyük sebebiydi. bunu adım gibi biliyordum. ama onun karşısında öylesine savunmasız öylesine yok olmuşluğun içerisindeydim ki kelimelerle anlatmaya tırsıyor, utanıyor, huzursuz olup rahatsız hissediyordum. Yanlışlardan doğruları türeten bu adamın kalbinin içinde biriken kocaman intikam ateşi bedenimle bütünleşip beni gizliden ve yavaş yavaş yakıp, kavurup yok ediyordu. benim çaresizliğim onu tanıdığımda yok olmuştu. yerine kabullenilmiş çaresizlik gelmişti. korkum, boyumu aşmış, tek bir hamle bekliyordu beni ele geçirmek için. korkumu, zihnimi, duygularımı, benliğimi ele geçiren bu yaratık bu halimden güç alarak beni eziyordu. ve bir böcekmişim gibi ezmeye devam ediyordu. benim doğrularım onun ellerinde kül olurken ben sadece seyirci olarak olaya dahil oluyordum.
simsiyah gözlerini daha fazla kıstığında, dikişlerle dolu olan alnı hafiften kırıştı. kaşlarını çattığında ise beni ürküten şeyin çatık kaşları değilde, üzerindeki piercingler olduğunu fark ettim. kafasını hafif yana kaydırdığında boynunda ki baştan beri 'ben buradayım' diye bağıran dövmesi daha fazla belirginleşti. dudağının kenarı yana kıvrıldığında içimden bir kere daha bencilliğe lanet ettim. bencilliğe tepki olarak dünyaya gelmiş olan beni bu duruma alet ettiği için kendimden de ondanda nefret ediyordum.
"SEN İNSAN DEĞİLSİN. SADECE İNSAN ŞEKLİNE BÜRÜNMÜŞ BİR UCUBESİN! SENİN KABİN YOK! YILLAR ÖNCE OLAN KÖTÜ BİR OLAYIN İNTİKAMINI DURUMLA ALAKASI OLMAYAN MASUM BİR KIZDAN ALACAK KADAR ALÇAKSIN! SEN SEVİLMEYECEKSİN. KİMSEYİ SEVEMEYEN BİR İNSAN ASLA SEVİLMEZ. SEN SİYAHLARIN İÇİNDE BOĞULARAK ÖLMÜŞ, ASLINDA HİÇ VAR OLMAMIŞ, ZAVALLI ACINASI BİR RUHSUN. SEN KÖTÜSÜN!"
sinirle burnunda soluduğunda seslice yutkunup ellerimi yumruk yaptım. duramamış,susamamış, günlerce içimde biriktirdiklerimi yüzüne kusmuştum. dişlerini o kadar çok, o kadar fazla sıkıyordu ki, çıkan garip sesler kulağıma kadar ulaşıyordu. ağzından çıkan şiddetli derecede korkunç olan hırıltılar göz yaşlarımı hıçkırıklarıma dönüştürdü. o bir canavardı! o siyahların canavarıydı! elmacık kemikleri belirginleştiğinde geri geri adım atmaya başladım. kokusu bile tüylerimi ürpertiyorken gözlerimin içine ateş misali bakması geri geri adım atmam için yeterli bir sebepti. tekrar sırıttığında onun cani bir psikopat olduğuna dair şüphelerim kalmamıştı. sağ elini arkasına doğru götürdüğünde yeşil gözlerimi kocaman açıp, düşündüğüm şeyi yapmamasını diledim. korkularımı ele geçirip hükmedecek o hamleyi yapmaması için içimden bildiğim bütün duaları okuyordum. tamamen dövmeyle kaplı olan elini arkasından geri çekince gördüğüm manzarayla çığlık atıp ağlamaya başladım. her günümü bana cehennem etmesinden bıkmış, tükenmiştim. sesli kahkaha atmaya başlayınca yüzümü buruşturdum. bu halimi seviyordu. benimle dalga geçmeye bayılıyor ve bunu sürekli yapıyordu. üzerime doğru koşmaya başlayınca dizlerimin üstüne çökmüştüm. kafamı kollarımla sarıp dizlerimin üzerine koyup ağlamaya devam ettim. siyahın tonlarına bürünmüş duvar kaçmama izin vermiyor beni ölüme elleriyle teslim ediyordu. yanıma ulaştığını anlayınca ellerimle ağzımı kapattım ve kafamı duvara yaslayıp olabildiğince duvarla iç içe girmeye çalıştım. ne kadar ellerimle ağzımı örtmeye çalışsam da bu hıçkırık seslerimin çıkmasına engel değildi. tamamen simsiyah olan o büyük iğrenç hayvanı yüzüme doğru yaklaştırmasıyla çığlıklarımın odayı doldurması bir oldu. siyah renkli duvarlar bile sesimin şiddetinden titrerken o gram etkilenmemiş aksine kahkaha atıp duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sen, Bir Ben, Bir De Çenem
Genç Kız Edebiyatıirkilerek zihnime hükmeden eskileri düşünmekten kurtulup gözlerimi kapatmama sebep olan ışığa doğru çevirdim başımı. Ama istekle gözüme gözüme vuran beyaz ışık yüzünden yağmurdan dolayı sırıl sıklam olmuş kolumla yüzümü örtmek zorunda kaldım. hıçkı...