( NCT Dream - Walk you home
Yorum yapmayı unutmayın ^^ )
Okul çıkışında Sooyoung yalnız başına eve yürüyordu. Bu alışılmadık bir durum değildi. Sevgili olan kankaları yüzünden sıkça ekilirdi. Fakat şüphesiz ki bu kez bir farklılık olacaktı. Yardım etmek gibi iyi niyetle yaptığı bir iş sonucu birden hayatına soktuğu şirin kız, karşısına çıkmıştı.
Sooyoung nazikçe gülümsedi. Kız ise telaşlı görünüyordu. "Unni bugün seni kızdırdıysam ya da kırdıysam özür dilerim." Bir eli ensesinde konuşurken çok şirindi. Sooyoung bu minik varlığa kızamayacağını düşündü.
"Hayır hayır seninle ilgili değildi. Özür dilemene gerek yok, Chuu." Kelimeler dudaklarından dökülüp Jiwoo'nun dudaklarına değiyordu sanki. Kısa olanın büzülmüş olan dudakları duyduklarıyla tuhaf bir şekil almıştı. Sooyoung onun hem rahatlamış hem de şaşkın olduğunu görüyordu.
"Chuu?" Jiwoo sonunda şaşkınlığını dışarı yansıtmıştı. Sooyoung kıkırdadı. Ki bu, Jiwoo'nun şaşkınlığını daha da arttırdı sadece. Çünkü Sooyoung bilmiyordu ama Jiwoo onun kıkırdayışını bile öpmek istemişti o an ve bu hiç de normal değildi.
"Evet, Chuu. Şirin bir takma ad. Tıpkı senin gibi." Göz kırptı. "Ama istersen kullanmam."
"Tabii ki hayır! Çok sevdim!" Jiwoo öyle bir bağırmıştı ki Sooyoung irkildi ve etrafa bakıp tüm tuhaf bakışlara özür dileyen bakışlarla karşılık vermek zorunda kaldı.
Jiwoo ise dilinin elma kurtları tarafından ısırılmış olmasını diliyordu. Takma ad için fazla hevesli görünmüş olmalıydı. "Affedersin." dedi mahçup bir şekilde. İşin komik tarafı gerçekten de takma ad için hevesliydi. Sonuçta insanlar sevdikleri kişilere takma ad takardı. Jiwoo umutlanmıştı. Bu umudun verdiği gazla, Sooyoung konuşmaya fırsat bulamadan söze girdi. "Chuu sana evine kadar eşlik etmek istiyor. Sorun olmaz değil mi?"
Bu cümle Sooyoung'u tekrar gülümsetmek için yeterli olmuştu. Fakat yine de ikilemde kalmış gibiydi. "Sooyoung için sorun yok fakat geri dönebilecek mi Chuu? Eğer kâbul ederse bana otobüs durağına kadar eşlik edebilir." Ancak Jiwoo'yu tanımıyordu. Gerçi sonraki hamleyi tahmin etmek için onu tanımasına gerek yoktu. Jiwoo da herkes gibiydi işte. Asla azla yetinmezdi, diğerlerinden pek de farklı olmayarak.
Jiwoo dudaklarını büzdü. Şimdi tamamen bir çocuk gibi görünüyordu. "En azından bugünlük sana eşlik etmeme izin ver. Benim suçum olmadığını söylesen de kendimi suçlu hissediyorum. Ve bu suçluluk duygusundan kurtulmak için eve kadar seninle gelmeli, çantanı senin için taşımalıyım. Olmaz mııı?"
Sooyoung itiraz etmeliydi. Yani, itiraz etmek zorundaydı. Ama gözleri bir türlü Jiwoo'nun yavru köpek bakışlarından ayrılmıyordu. Eğer Sooyoung'u dinleyip başka bir yere baksalar, büyük olan rahatça itirazını dile getirebilirdi. Ama işte durum böyleyken, Jiwoo'nun şirinlik sihri devredeyken yapamadı Sooyoung. "Pekâlâ." dedi yalnızca. Şimdi ise vicdanını rahatlatması gerekiyordu. Sonuçta çantası çok ağır değildi ve Jiwoo bunu kendisi istemişti.
"Yaşasın!" dedi Jiwoo çantayı alırken. Onun buna bu kadar sevinmesini beklemeyen Sooyoung'un vicdanı da böylece rahatlamıştı.
"Dersler nasıl unni?" Sonunda yürümeye başladıklarında sordu Jiwoo. İşin açığı normal şartlarda başkalarıyla konuşacağı son konu bile değildi dersler. Ama eğer konuştuğu kişi Afrodit ise, en saçma ve sıkıcı konulardan saatlerce konuşmaya hazırdı.
"Yani aslında okul yeni başladı ama iyi. Çünkü öyle olmak zorunda. Son sınıfa bir sene kaldı. Tamam, ilk seneden beri düzenli ders çalışanlardan oldum o yüzden son sene gece gündüz çalışanlardan olmam ama biliyorsun, yine de o depresif hava hissediliyor ister istemez. Sen düzenli çalışacak mısın?" Sooyoung bu kelimeleri söylerken farkında olmadan Jiwoo'nun elini tutmuştu. O sırada karşıdan karşıya geçiyor olmalarından kaynaklı bir refleks miydi, kestirmek güçtü.
![](https://img.wattpad.com/cover/151867018-288-k744649.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strawberry That Fell In Love | ChuuVes✔
FanfictionÇapkın geçinen Kim Jiwoo'nun âşık olması için üç saniye yetmişti.