Sooyoung ertesi gün saçlarını kestirerek okula gelmişti. O da Jiwoo gibi peruk taktığı hâlde bu onu düşündüğü gibi mutlu etmemişti. Fazlasıyla tedirgindi. Bir türlü Jiwoo'nun sınıfına gitmeye ikna edemiyordu zihnini ve ayaklarını.
"Neden hâlâ gitmedin?" Merakla sordu Jungeun. Esasında Sooyoung'un görüntüsü her şeyin cevabıydı. Kız derin düşüncelere dalmış gibiydi ve bu derin düşünceler pek üzücü şeylermişçesine perişan görünüyordu. Birden kafasını kaldırıp hüzünlü bir sesle konuştu.
"Bu saç bana hiç yakışmadı. Ya saçlarımı gördüğünde bu ona romantik gelmezse ve tam tersine beni çirkin bulursa?" Aklında bu senaryoyu filmleştirmekten alıkoyamıyordu kendisini. Ve bu bir dram filminden ziyade korku filmine benziyordu.
"Endişelenme bence eski hâline bile âşık olduysa sıkıntı yok demektir." Çenesini Jungeun'ın omzuna yaslayan Jinsoul söylemişti bu cümleyi. Niyeti esasında ortamı yumuşatmaktı fakat amacına ulaşamadığı gibi bilakis daha da berbat hâle getirmişti. "Şaka yapıyordum." dedi arkadaşının iyice düşen yüzünü görünce.
"Jiwoo'nun seni sevmekten vazgeçeceğini sanmıyorum. Bana güven, onu tavlayacaksın. Yani Hyunjin ve Heejin bile çıkmaya başladı. Yapabilirsin sen de!" Bu şüphesiz ki Jinsoul'ünkinden daha rahatlatıcı bir konuşmaydı. Jungeun sonunda başarmıştı arkadaşını gülümsetmeyi.
Sooyoung derin bir nefes alıp ayağa kalktı. İçinin güçle dolduğunu hissediyordu. Tabii bu boş bir gaz da olabilirdi ama neticede kendine güveni geri gelmişti. "Başaracağım!" diye bağırdı ve hızla sınıfın kapısını açtı. Büyük bir ihtimalle bu güç ona fazla gelmişti. Zira kapıyı açtığında o an sınıfın önünden geçmekte olan bir öğrenciye vurmuştu.
"Şimdiden batıracakmış gibi hissediyorum." dedi Jinsoul onun çarptığı kızdan özür dileyişini seyrederken.
"En azından senden daha normal." dedi Jungeun, ona sarılmadan önce.
**
Sooyoung daha kendi sınıfından çıkarken kırdığı özgüvenine(aynı zamanda çarptığı kızın kırdığı kafasına) rağmen Jiwoo'nun sınıfının önüne gelmeyi başarmıştı. Derin bir nefes alıp bildiği bütün duaları, dindar biri olmadığı hâlde okuyarak sınıfın kapısını açtı.
Beklediği tablo Jiwoo'nun yine yalnız bir şekilde kitap okuması, arkadaşlarının ise yerlerinde oturmuş normal öğrenciler gibi takılmasıydı. Oysa sınıfta Jiwoo'dan eser yoktu. Üstelik Sooyoung kapıyı açtığında Hyejoo ve Chaewon öpüşüyordu. Daha da beteri, içeri birinin girdiğini hisseden Hyejoo âniden itmişti Chaewon'u ve yere düşmesine neden olmuştu. O an zaman durdu. Chaewon yerdeydi, Hyejoo ise yaptığı şeyin şokuyla ona bakıyordu. Jiwoo'nun sırasında çanta falan da yoktu. Yeojin ve Yerim ise arkadaşlarıyla alay etmeye hazır bir pozisyondaydılar. Zaman akmaya devam etti.
"Ah! Sırtım! Ne yapıyorsun gerizekâlı!" Chaewon acıyla bağırdı.
Hyejoo panikleyerek şaşkınca kapının önünde dikilmekte olan Sooyoung'u gösterdi. "Özür dilerim karıcığım hepsi onun suçu! Jiwoo geldi sandım onun yüzünden!" Adeta ciyakladığında Chaewon yüzünü buruşturdu.
"Tamam neyse, kalkmama yardım et." Hyejoo çabucak sevgilisinin dediğini yapmak üzere elini uzattı.
Bu arada Sooyoung şaşkınlığını yavaş yavaş atıyordu. "J-Jiwoo nerede?" diye sordu.
"Dün dışarı çıkarmışsın, hasta olmuş." diye açıkladı Yerim arkadan.
Sooyoung duyduklarına inanamıyordu.
***
Eve geldiğinde ilk iş olarak Jiwoo'ya mesaj attı.
Afrodit 💘 : Umm hey Jiwoo Arkadaşlarından duyduğuma göre hastalanmışsın. Benim yüzümden oldu değil mi? Çok özür dilerim ㅠ.ㅠ Seni dışarı çıkarmamalıydım. Üstelik üşüdüğünü de söylemiştin. Çok özür dilerim. Cidden. Ben berbat biriyim. Ne olur affet beni. Şimdi nasılsın? Ateşin var mı? Bir yerin acıyor mu? Uykunu alabildin değil mi? İlaçlarını alıyor musun?
![](https://img.wattpad.com/cover/151867018-288-k744649.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strawberry That Fell In Love | ChuuVes✔
FanfictionÇapkın geçinen Kim Jiwoo'nun âşık olması için üç saniye yetmişti.