16>Yanlış Bir Teklif

342 55 35
                                    

( Loona 1/3 - Valentine girl )

Jiwoo pazartesi günü okula geldiğinde yine kafasında peruk vardı. Saçları istediği boyuta ulaşana kadar kesinlikle çıkarmayacaktı kafasından. Keşke bu peruk tanınmamasını da sağlasaydı. Koridorlarda yürüdükçe yanından geçenlerin ona bakıp acıdığını hissediyordu. Oysa bunların birçoğu Jiwoo'yu tanımıyordu bile gerçekte.

İlk teneffüs kantine gitmek üzere sınıftan çıktığında Sooyoung'la rastlaştı. Gerçi buna bir rastlantı demek mümkün değildi. Sonuçta uzun boylu olan onun sınıfına geliyordu zaten o sırada.

Jiwoo bomboş gözlerle baktı karşısındaki kıza. Gerçekten bomboş, tüm aşk ekipleri de o gün hıçkırıklarıyla beraber evrenindeki karanlık ormanlara kaçmıştı ve henüz geri gelmemişlerdi. Sooyoung ilk kez onun gözlerinde bir eksiklik hissetti. Oysa aşk ekipleri oradayken bir kez bile görmemişti onları.

"M-merhaba." dedi çekingen bir sesle, uzun boylu olan.

"Merhaba." Soğukça karşılık verdi kısa boylu olan. Ardından bu sanki öylesine bir selamlamaymış gibi hızlı adımlarla yoluna devam etti.

Aslında onunla konuşmak isteyen Sooyoung ise arkasından öylece bakakaldı.

**

Jiwoo İngilizce öğretmeninin isteğini yerine getirmek üzere sınıftan çıktı. Elindeki kitapları öğretmenin dersi olan sonraki sınıfa götürecekti. Fakat tam köşeyi dönüp merdivenlere ilerleyecekti ki Sooyoung birden karşısında belirdi. Kısa bir şaşkınlık yaşayan Jiwoo elindeki kitapları yere düşürmüştü. Önce önündeki kıza sonra yerdeki kitaplara baktı.

"Ö-özür dilerim. Seni korkutmak i-istememiştim." Sooyoung söyleyip yere eğildi ve kitapları topladı. Jiwoo ona cevap vermedi ve elini uzattı kitapları almak için. Fakat Sooyoung kitapların tamamını sağ eliyle kavramış, sol eliyle onun uzattığı eli tutmuştu. "Konuşabilir miyiz?" Bu defa daha cesurdu büyük olan.

Jiwoo birkaç saniye onun eli tarafından esir alınmış eline baktı. Eğer aşk ekipleri kaçmış olmasa, başka bir deyişle kalbi hâlâ kırık olmasa şu an sevinçten çıldırıyor olurdu. Oysa ne kadar da aptalcaydı bu. Sadece eline dokunuyordu. Sevinmek için fazlasıyla aptal bir sebepti. İşte Jiwoo bunu düşünecek kadar kırgındı.

"Elbette konuşabiliriz. Ama benim işim var şimdi. Rica etsem o kitapları benim için 10-D sınıfına götürür müsün? Teşekkür ederim~" Böylece Jiwoo elini ondan kurtardı ve arkasına bile bakmadan uzaklaştı.

Öte yandan sanki onun elini bırakması Sooyoung'un bütün dengelerini alt üst etmişti. Uzun boylu olan birden kitapları taşıyamaz hâle geldi ve kitaplar elinden kayıp düştü. Tam da ayaklarının üzerine. Sooyoung acıyla sıçrayıp sessiz bir küfür savurdu.

**

Günün devamında da benzer şeyler yaşanmış, Jiwoo sürekli bir bahane uydurup kaçmıştı Afrodit'ten. Farkında değildi ama "kaçan kovalanır" taktiği tıkır tıkır işliyordu.

Tedirgince etrafını kolaçan ederek sınıftan çıktı. Sooyoung etrafta görünmüyordu. Yine aynı dikkatle attı adımlarını, koridorun sonuna geldiğinde hâlâ uzun boylu olandan eser yoktu. Hatta tuvalette bile göremedi onu. Bu yüzden yavaş yavaş rahatlamaya başladı. Onun kendisinden af dileyeceğini biliyordu ama Jiwoo buna hazır değildi. Bu tarz bir konuşmaya hazır değildi. Boş olan kabinlerden birine girdi ve bu rahatlamasını somut bir varlığa dönüştürdü. Kahverengi bir somutluk. Tamamen rahatlamıştı.

Derken yanındaki kabinden tanıdık bir ses geldi, "Burada olduğunu biliyorum Jiwoo! Adım seslerinden tanıdım! Artık benden kaçma ne olur."  Eğer Sooyoung bu konuşmayı, Jiwoo'nun somutlaştırma  eyleminden önce yapmış olsa onun kabız olmasına sebebiyet verecekti.

Jiwoo derin bir nefes alıp kabinin kapısını açtı. Sooyoung bir kez daha tam dibinde biterek onu korkutmuştu. Öyle ki Jiwoo az daha dengesini kaybedip arkasındaki klozete düşecekti. Tabii Sooyoung onu iki bileğinden kavrayıp kendisine doğru çekmeseydi. Şimdi dudaklarının arasındaki tek mesafe, Jiwoo ve Sooyoung'un arasındaki boy farkıydı. Kısa olanın evrenindeki ormanlardan bir grup aşk görevlisi şehre inmeye başladı. Fakat aynı anda Jiwoo da Sooyoung'u itip ellerini yıkamaya koyulmuştu. "Teşekkür ederim." Düz bir sesle söylediğinde Sooyoung da yanında ellerini yıkamaya başlamıştı.

"Bu yaptığımız hiç hoş değildi, kâbul ediyorum. Çok pişmanım Jiwoo. Yemin ederim sonuçlarını düşünmedim." Jiwoo tuvaletten çıkmak üzere adımlarını kapıya yönelttiğinde söylemişti Sooyoung.

"Önemli değil." dedi Jiwoo. Onu dinlemek istemiyordu. Sağlıklı düşünebilmesi için onunla görüşmemesi gerekiyordu bir süre.  Bu yüzden başından atmaya karar verdi Afrodit'i. Koridora çıktıklarında Yeojin ve Yerim'i gördü. Onları kullanarak Sooyoung'u ikna edebilirdi. "Gerçekten iyiyim. Seni unuttum bile. Hatta önüme çıkan ilk kıza çıkma teklifi edebilirim, bak." Koşarak gitti arkadaşlarının yanına, Sooyoung da ona yetişebilmek için koşmak zorunda kalmıştı.

"Yeojin benimle çıkar mısın?"

Yeojin daha önce de duyduğu bu soru karşısında cevabını değiştirmedi, "Tabii ki hayır. Siz gayler artık işinizi sağlama almak için beni kullanmaktan vazgeçseniz?"

Jiwoo yutkundu. Yeojin planını ifşalamıştı. "Ne demek istiyorsun? Seni kullanmadım. Başka bir kıza da teklif edebilirim." Sesi oldukça özgüvenli çıktıysa da, yanlarından geçmekte olan kızı durdururken hiç de kendisine güvenmiyordu. "Benimle çıkar mısın?" dedi kıza. Sooyoung'un kalbi nedenini bilmediği bir şekilde nereden geldiğini bilmediği iş makineleri tarafından eziliyordu.

"Evet." dedi Heejin sakin bir tavırla, herkesi şaşırtarak.




Bölüm Sonu



2Jin ara sıra girip çıkacak demiştim ghvhvhbb Lütfen yorum yapın ♡

Strawberry That Fell In Love | ChuuVes✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin