(10cm - I like you )
Ertesi gün Hyejoo sınıfa girdiğinde Chaewon'un ağzı açık kalmıştı. Evet, kız her zamanki gibi çok güzeldi ama bugün kısa olanın kalbini her zamankinden daha çok hoplatacak bir değişiklik yapmıştı. Son Hyejoo, saçlarını örmüştü.
Yavaş adımlarla sırasına yürürken Chaewon merak etti, onun üzerindeki bu parlak ışığın nereden geldiğini. Ama Hyejoo gelip yanına oturduğunda fark etti ki, aslında ışık falan yok. Gözlerinde çalışan aşk fotoğrafçıları Hyejoo'ya whitewashing uygulamıştı. Önceki hayatlarında fansite olmalıydı bu fotoğrafçılar. Hyejoo ördüğü saçlarıyla bu kadar şirinken Chaewon'un düşünebildiği en mantıklı şey buydu.
"Vay canına saçlarını örmüşsün. Dünkü olayla bir ilgisi olabilir mi?" Soruyu soran Yeojin'in ondan bir cevap beklediği yoktu. O cevabını dün o ışıkla almıştı.
"Âlâkası bile yok. Dün akşam düğüne gittik. Saçım o yüzden böyle kaldı." Hyejoo bu cevaba oldukça çalışmış olmalıydı. Zira bu sakinliğin başka bir açıklaması olamazdı. Hatta öyle ki, bu ciddiyetle başka bir cevap vermiş olsa Yerim anında inanırdı.
"Türkiye'de yaşamıyorsun, farkındasındır umarım." Yerim'in dört kelimelik bu cümlesi Hyejoo'nun tüm o ciddi ve sakin havasını dağıtmıştı. Örgülü kız hemen kafasını yere eğdi.
"Eee şey..." Diyecek bir şey bulamıyordu. B planına çalışmamıştı. Öte yandan gözlerinden kalpler fışkıran Chaewon onun B planının olmamasından memnundu. Böyle telaşlıyken ayrı bir tatlıydı arkadaşı.
"Çok tatlısın." Chaewon gülümseyerek söyledi. Bu cesareti aşkın şapşallığından mı geliyordu yoksa Jiwoo'nun sınıfta olmayışından mı bilinmez, sözlerinden pişman değildi. Utanmıştı ama Hyejoo'nun utancını gördüğünde içini bir memnuniyet doldurmuştu.
Hyejoo yutkunup bu utançtan bir kaçış yolu aradı. Bulması uzun sürmedi. "Aa Jiwoo gelmemiş. Ben bir onu arayayım hoca gelmeden." Hemen telefonunu çıkarıp titreyen elleriyle arkadaşını aradı. Chaewon ise hâlâ ona bakıyordu, (♡~♡) bundan pek de farklı olmayan bir yüz ifadesiyle.
"Yeobeoseyo, yani alo diyecektim." Telefonu açan Jiwoo'nun ilk cümlesi buydu.
"N-neredesin?" Hyejoo onun bu tuhaf açılışını takmayarak sordu.
"Yeni uyandım ama kençana yani iyiyim. Merak etme. Gelirim öğleden sonra. Şimdi üşeniyorum. Arasso? A, yani anladın mı?" Fakat konuşmasının devamı da bu şekilde olunca Hyejoo'nun kafası karışmıştı. Neden böyle konuşuyordu ki?
"Anladım da, neden Koreaboo gibi konuşuyorsun?" Jiwoo'nun saçmalaması sayesinde Chaewon'un kalpten gözlerini unutmuştu.
"Ah...Bilmiyorum. Durup dururken Korece konuşuyorum."
Şimdi Hyejoo'nun yüzü, (O.o) bu şekli almıştı. "Koreli olduğun için olabilir mi?" Söyler söylemez karşı taraftan Jiwoo'nun bağırışı duyuldu.
"NANİ?! Ben neden Japon gibi hissediyorum o zaman?" duraksadı. "Hissettiğim başka bir şey daha var...Chaewon sana şu an kalpten gözlerle bakıyor değil mi?" Demek bu yüzden...Yine yandere moduna girdiği için... Hyejoo'nun aklından geçen fikirler bunlardı, hızlıca Chaewon'a bir bakış atarken. Jiwoo konuşmaya devam etti, "Eğer sözleşmeyi ihlal ederseniz..."
"ÖYLE BİR ŞEY OLMAYACAK!" Hyejoo elinde olmadan bağırmıştı.
**
Öğleden sonra Jiwoo okula geldiğinde herkesi şoka uğratmıştı şüphesiz. Yanından geçtiği okulun güvenliği durup birkaç saniye onun yürüyüşünü izlemişti. Koridorda karşılaştığı nöbetçi öğretmen dönüp bir daha bakmıştı Jiwoo'ya.
Yeni yetme tomboy bu bakışların hiçbirini umursamayıp sınıfa adımını attı. İlk anda herkes sustu ve sonra birden bir kahkaha tufanı koptu. Jiwoo gülen herkese kısa ama ters bir bakış atarak susmalarını sağladı. "Gayet yakıştı. Hem Afrodit'im beğendikten sonra siz beğenmeseniz ne olur?" Çantasını sırasına koyarken söyledi. Herhangi bir cevap alamayınca arkadaşlarına baktı. Hepsi de dudaklarını ısırmış, gülmemek için kendilerini zor tutuyordu. "Nani?!" Tomboy yavaş yavaş sinirleniyordu. Yeojin ve Yerim hâlen korkmazken onun yandere tehditlerini anımsamış Hyejoo ve Chaewon çabucak gülmeyi kesti ve ciddi birer ifade takındı.
"Fakat seni çocuk olarak görmesi başlıca sorunumuzsa bu tarz nasıl yardımcı olacak? Küçük bir oğlan çocuğu gibi olmuşsun." Konuşan Yerim'di.
"Hıh hiç de bile. Hem günlüğünde bu tarzı sevdiğini yazmış. Ben de çok havalıyım." Justin Bieber bakışını taklit ettiğinde Yeojin ve Yerim bir kahkaha daha attı.
Jiwoo bir şey söylemek üzere ağzını açmıştı ki, öğretmen içeri girdi. Dersleri matematikti ve kadın gerçekten de aşırı disiplinliydi. Bir kez olsun onu gülümserken görmemişlerdi. Ama içeri girip de Jiwoo'yu gördüğünde o da kahkaha attı.
*
"Baby baby baby oh like~" Chuustin Bieber bu şarkıyı Soolena Gomez'e söylerken gülümsüyordu. Sooyoung'un yüzündeki ifadeye bakılırsa o da mutluydu. Jiwoo onu etkilediğine oldukça emindi. Büyük olanın suratındaki sırıtışa başka bir neden bulamıyordu.
Şarkı bittiğinde Sooyoung kızı alkışladı. "Vay canına sesin çok güzelmiş gerçekten de. F-fakat b-benim şimdituvaletegitmem gerek." Daha fazla dayanamayacağını hissettiğinden bir çırpıda söylemişti kelimeleri. Ardından Jiwoo'nun yanıtını beklemeden koştu.
11. sınıfların koridorunda ikisi sarışın üç kızın kahkahası yankılandı.
Bölüm Sonu
yyxy'ın LieV yayınını izlediniz mi? Çok tatlılardı ㅠ.ㅠ
Chuu Yves'in elini tutuyor
Chuu Yves ve Olivia'yı aynı anda götürüyor vhvhvhvGOLIVIA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strawberry That Fell In Love | ChuuVes✔
أدب الهواةÇapkın geçinen Kim Jiwoo'nun âşık olması için üç saniye yetmişti.