*9

1.1K 48 43
                                    

   Yanağıma kondurduğu öpücük ile yüzümdeki gülümseme genişlerken, "Hiç gidesim gelmiyor ama!" diye mızmızlandı. Onun o anki mimiğine kıkırdayıp, "Çocuk gibi oldun sen yine." dedim. Dediğimin ardından, "Ben çocuk olunca daha çok seviyorsun beni değil mi?" dedi. Yüzüme iğrenir bir ifade takınıp, "Seni sevmiyorum, senden iğreniyorum." dediğimde, "Tamam o zaman!" dedi ve merdivenlere doğru ilerledi. Bu hallerine alışkın değildim ve bende farklı etkiler bırakıyordu. Kıkırdayıp, içeri girdim. 

   Kendimi salondaki koltuğa atarken, bu üç günün güzelliği yeniden zihnimi doldurdu. Tam o sırada kulaklarımı dolduran, kapı sesi ile hızlıca kalktım. Kapının önüne doğru gelirken, "Acaba ne unuttun, Arın bey!" diyerek kapıyı açtım. Karşımda gördüğüm kişi ve şu anki halim ile şaşkınlığımın gözlerimden anlaşıldığının farkındaydım.

   Üzerimde her zamanki gibi uzun bir tişört vardı ve saçlarım ıslaktı. Karşımda gördüğüm kişi ise söylediğim şeyle birlikte bakışları değişen, Arın'ı bir mesajla terk eden Beril'di. Şimdi bunlar olsun istemiyordum. Her şeyi düzeltmeye başladığım sırada gelmemeliydi. Hatta hiç gelmemeliydi. 

    "İçeri almayacak mısın?" diye sorduğunda, şaşkınlığımı zorluklar ile üzerimden atıp, içeri davet ettim. Salonumun eski yerine doğru giderken, "Oradan değil." diye seslendim. Ona salonu gösterip, "Üzerime bir şeyler geçirip, geliyorum." dedim. Odama gidip, altıma siyah şortumu geçirdim ve o sırada aklımda bir sürü soru işareti vardı. 

    Salona geçip, onun oturduğu tekli koltuğun karşısındaki koltuğa oturdum ve "Bir şeyler içer misin?" diye sordum. O kafasını hayır anlamında sallarken, "Ne dememi bekliyorsun?" dedim. O ise, "Ne diyeceğini hiç düşünmedim, sadece açık açık konuşmak istiyorum." dedi. Ben alayla kıkırdarken durup, "Açık açık konuşmak mı? Sen Arın'ı tek bir mesaj ile terk edip gittin. Gittikten iki gün bile geçmedi fotoğraflar, videolar atmaya başladın. Hadi bunları geçtik, iki ay sonra bütün sosyal medya hesaplarında, Arın'ın gözüne sokmak ister gibi fotoğraflar paylaştın." dedim. 

     "Haklı olabilirsin ama olmuyordu. Yani ilişkimiz güzel gitmiyordu." dediğinde, sesimi hafif yükselterek, "Yeme beni Beril. Ben seni de, onu da çok iyi tanıyorum tamam mı? Ya gitmeden bir hafta önce tatile gittiniz beraber, tatile. Orada çekildiğiniz fotoğraflardaki, kahkahaların yalan mıydı? İlişkiniz güzel gidiyordu fakat sen ilişkinizi güzel bulmuyordun, sıkılıyordun artık." dedim. O ise yüzündeki değişik ifade ile, "Haklısın. Evet, sıkılmıştım. Senin içinde iyi olmuştur, gidişim zaten." dedi. 

     Çatık kaşlarım ile, "Ne saçmalıyorsun sen?" diye sordum. O ise alaylı bir yüz ifadesi ile, "Sen beni aptal mı zannediyorsun? Ondan hoşlandığını, onu sevdiğinin farkında değil miydim sence?" dedi. Yüzümdeki acıma duygusunu yok etmeden, "Üzülüyorum senin için biliyor musun? Sen eskiden böyle değildin sen. Asıl konumuza dönecek olursak, beni bahane etmeyi düşünmüyorsun değil mi? Onu terk edişinin sebebi ben değilim. Zaten daha önceden biliyormuşsun, o zaman daha önce onu bırakırdın değil mi?" diye söylemek istediklerimi yineledim. 

    Yüzündeki ifade değişirken, "Kusura bakma, öyle şeyler söylemek istemedim. Sadece uzun bir süredir iyi değilim ve bu sebeple böyle şeyler söyledim. Benim buraya geliş sebebim, haklıyı ya da haksızı konuşmak, belirlemek için değil. Seni düğünüme çağırmak için geldim ve çantamdaki davetiyeyi çıkarmalıyım sanırım." dedi ve gülümsedi. Onun adına sevinmemiştim. Ben Arın ve ailem dışındaki insanlar adına sevinmezdim. Çok farklı kişilik özelliklerim vardı ve bu da onlardan biriydi. Tek düşündüğüm şey, Arın'ın unuttum dese bile unutmama olasılığıydı. Ona bundan bahsetsem ne olurdu acaba? 

     Elime verdiği davetiyeyle, ayağa kalktı ve "Ben Erem'i bekletmeyeyim." dedi. Kapıya doğru ilerledik ve önüne geldiğimizde, kollarını bana sardı. Ne yapacağımı bilemeyip, daha sonra kollarımı bende onun bedenine sardım. Her şeyin ötesinde iyi arkadaştık aslında. "Arın'ı hala çok seviyorsun değil mi? " diye sordu. Ben ise kafam ile onayladım. O ise, "Sizin mutlu olmanızı çok isterim. Belki doğru bir şey değildir fakat onunda düğünümde olmasını isterim. Hem siz sanırım birliktesiniz, ikinize davetiye göndermişim gibi düşünebiliriz. Neyse haftaya orada olmanızı isterim." dedi. Gülümseyerek, "Geleceğimizden emin değiliz, ben de size mutluluklar dilerim." dedim. 

       "Arayı açmayalım, numaramı değiştirmedim zaten. En azından oradan konuşabiliriz değil mi? " dedi. Başımla yine onaylarken, "Görüşürüz!" dedim ve inmeye başladığı merdivenlerden bana baktı.

      İçimdeki hissi durduramazken, ne yapacağımı bilmiyordum. Sanırım akşam, Arın'a söylemem gerekiyor. 

Eflal: Arın.

Arın: Normalden daha fazla özler oldun bakıyorum da.

Eflal: Ne demezsin, hasretinden yataklara düştüm zevzek.

Arın: Eski halime dönerim ha.

Eflal: Hemen de tehdit et zaten.

Eflal: Neyse -gülümseyen ifade-

Eflal: Akşama geleceksin değil mi?

Arın: Gelmediğim akşamların topuklarına sıkasım var.

Eflal: Yuh sende.

Eflal: Sen iyi misin?

Eflal: Çünkü ben iyi değilim.

Arın: Ne oldu?

Arın: Niye ki?

Eflal: Bu hallerine alışkın değilim ya ondandır.

Arın: Alışırsın, alışırsın.

Arın: Doğru söylemek gerekirse bende pek alışamadım ama olsun.

Eflal: Akşam geliyorsun yani.

Arın: Ee, yani.

Eflal: O zaman akşama ekmek ve kola alarak gel, karşıdaki markette kapalı bu arada.

Arın: Yine niye kapattı ki, Feyzi amca. 

Eflal: Bilmem, Neriman teyze yine evham yapmıştır. Kocişi hasta olacak diye!

Arın: Benimde aklıma o seçenek geldi.

Eflal: Konuştuğumuz konuya bak ya.

Eflal: Haydi o zaman akşam görüşürüz.

Arın: Tamam.

Eflal: İnsan bir görüşürüz der ya.

 (Görüldü*13.17)

***

Bölümle alakası yok ama şarkı aşırı güzel. Çok fena takıldım, kaldım şarkıya! Beni kurtaracak biri var mı ya?

00.00 PM/ textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin