Nefesimi dışarı verirken, parmaklarımı saçlarıma attım. Tam tamına on mağaza gezmiştim ve hiçbir kıyafet bulamamıştım. Evet, düğüne gitmeye karar vermiştim. Normalde hiç önem vermeden elime geçen ilk kıyafeti giyerdim fakat beni dün akşam aramış ve nikah şahidi olup, olmayacağımı sormuştu. Israrı üzerine kabul etmiştim ve bu durumu Arın'a akşam söyleyecektim.
Arın'ın bugün acil bir işi çıktığı için kıyafetini ben seçecektim. Ilk önce aldığım elbiseye uygun olması gerekiyordu. Alışveriş merkezinin en köşesindeki mağazaya girdiğimde, gözüme çarpan abiyeyle yüzümde tabiri caizse güller açtı.
İçimdeki bıkmışlığı yok eden bu gördüğüm elbiseye doğru aceleyle yürüdüm. Elime elbiseyi aldığımda yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü. Gördüğüm ve araştırdığım kadarıyla, nikah şahitleri çoğunlukla özenerek gelirmiş ve Naz'ın söylediği kadarıyla biraz daha farklı giyinmem gerekiyormuş.
Naz'ı da davet etmişti ve hatta bizim hepimizi çağırmıştı. Naz'a göre uzun ve abiye tarzı bir elbise almam gerekiyormuş. Evet, onunla eskiden çok yakındık fakat aramıza giren mesafeler için neler denirdi, bilmem. Aramıza giren mesafeler yollar değil, duvarlardı. Bazı konularda çok rahat bir insandı, Beril. Şu anki durumumuzun, bu akşam onun şahidi olmama engel olmayacağını düşünüyordu.
Nefesimi yorgunlukla dışarı verip, kabine denemek için girdim. Naz'ın aramasına yanıt verdiğimde, alışveriş merkezine geldiğini ve nerede olduğumu sormuştu. Onu cevapladıktan hemen sonra üzerime zorluklarla elbiseyi geçirmeyi denedim. Kırmızı elbise üst taraflarımı sararken, yırtmaç modelinin açıkta bıraktığı bacaklarım farklı bir hava katıyordu ve "Bu fazla olabilir mi, acaba?" diye düşünmekten kendimi alı koyamıyordum. Kabinden dışarı çıkıp, aynadan kendime baktığım sırada aynaya olan bakışlarımı bir ses böldü. Bu ses Naz'a aitti ve Naz resmen haykırarak, "Bu elbise mükemmel!" demişti.
Ona dönüp, kıkırdarken," Seni bekletirken, korkmuştum. Bu kız bir şeylere kapılıp, saçma sapan elbiseler dener diye de." dedi ve sonra devam etti. " Haksızlık etmişim, çok özür dilerim." dedi. Etrafımda dönerek, "Olmuş mu?" diye sorduğumda, bana kaşlarını çattı. "Bir de olmuş mu diye soruyor, yahu!" diye yakındı ve beni orada bırakıp, elbise aramaya gitti. Onun bu hallerine gülüp, kabine girdim ve üzerimden dikkatle çıkardım.
*********
Büyük bir nefesi dışarı verip, terimle harmanlaşan saç diplerimi hafifçe ovaladım. Resmen hiç oturmamış, Naz ve Buket yüzünden bütün halaylara, roman havalarına ve çiftetelli havalarına girmiştim. Lavaboya doğru yürüyüp, açık havanın hiçbir tesir göstermeyen hafifçe tere bulanmış, tenimi yani omuzlarımı sıvazladım. Elimi uzattığım anda akmaya başlayan su ile omuzlarıma ve boynuma hafifçe su damlaları serpiştirdim. Arkamdaki garip duran görüntü ile kabinlerden birine girip, ardımdan kapıyı kilitledim. Elbisenin eteklerinin yere değmemesi için savaş verirken, üzerimi düzeltmeye başladım. O sırada hemen kapı önünden sesler geliyordu.
"Gördünüz mü, Buket'in sadıcını? Sanki Buket'in sevgilisini onun elinden almamış gibi davranmış, bir de o çocukla gelmiş düğüne. Buket'te rezil etmek istiyordu, kızı zaten! Kesin bir planı vardır, onun." dediklerinde, bütün dikkatim kabinin arkasında aynadan kendilerine baktıklarını düşündüğüm kızların konuşmalarına verdim. "Nasıl yani? O esmer, güzel kız Buket'in şu düzenbaz arkadaşı mı? Zaten bakışları değişikti, anlamalıydım." dediklerinde, hızlıca kabinden çıktım.
Arın, benim ve arkadaş grubumuz için özel olarak açılan masaya doğru yürürken, kendime kızma işlemimi bir türlü bitirememiştim. Buket'in bu tavırları, bu yüzdendi demek ki! Bu yüzden iyiydi, bu yüzden dengesiz konuşmaları vardı. Sürekli kendiyle çelişiyordu, demek ki bu yüzdendi. Sırf bizi aklınca rezil etmek için çağırmıştı. Masaya ilerleyip, masa da oturan herkese "Haydi kalkın, kalkın!" diye resmen bağırdım. Onları bağıra çağıra kaldırıp, dışarı çıkartırken, derince bir nefesi içime doldurdum. Sakin olmalıydım, evet evet!
Arın'ın kollarını hissettiğim anda, gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Bir anda beni tutan, ağlama isteği: Arın'ın kolları ile hiçbir savaş veremeyeceğimin göstergesiydi. Herkes ikimize bakarken, hızlıca Arın'ın kucağına doğru atıldım. Ona kocaman sarılırken, ağlama seslerim olduğumuz yeri hafifçe sarıyordu. Sinirlendiğim de, kendimi tutamayıp, saatlerce ağlardım.
Hepimiz iki arabaya doluşup, ardından benim evime doluşmuştuk. Ben neler olduğunu anlattığımda, herkes tek tek benim ağlamama ve bu denli farklı duygular içerisine girmemi azarlamışlardı. Ardından hiçbir düşünceyi zihnimin kapılarından almamam için komik anılardan, komik zamanlarından bahsetmişlerdi.
Birlikte güzel bir zaman geçirip, ardından hepimiz evlerimize dağıldık. Ben Arın'a dağıldım, Arın bana. Diğerlerinden tek farkımız canlı bir eve dağılmış olmamızdı. Ruhu ile ruhumu sarmış, yine bana yine yeniden onu sevdiğim için iyi ki dedirtmişti.