17. Bölüm

1.8K 120 37
                                    

Babamın açtığı kemer izleri lanet olsun.

Şimdi ne olacağını biliyordum. Jimin hyung yanıma gelecek sırtıma dokunacak ve beni korumakla alakalı sözleriyle yine beni kandıracaktı.

Ondan nefret etsem de onun korumacılığına aşık olan bir Jungkook hala ölmemişti içimde.

Bugün gerçekten sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi , sanki onu affetmişim gibi yakın hissediyordum kendimi ona.

Ama ne olacaktı ki sanki? Beni kandırmasına tekrar mı izin verecektim?

Bugün beni kandırıp yarın babamın eline mi teslim edecekti , neden olmasın?

Onun etkisine kapılıyordum ama buna izin vermemeliydim.

"Sakın kıpırdama."

Bunu dedikten sonra tişörtümün olmamasını umursamadan ona döndüm ve konuşmaya başladım.

Bunu dedikten sonra tişörtümün olmamasını umursamadan ona döndüm ve konuşmaya başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(EHUEHUEHEUEHEHEUEHUEHEHEUHEHEHUEHE)

"Bana şöyle davranmayı kes. Tamam şu lanet kader yine bizi aynı yere koydu yapacak bir şey yok ama aynı durumda değiliz umarım farkındasındır. Şöyle davranmayı kes ve bir daha ne benim işime karış ne bana dokun. Aramızdaki tek ilişki sen benim iş yerimi koruyorsun , ben de senin seanslarınla mesleğim için gelişme göstermeye çalışıyorum. Başka bir türlü bana asla yaklaşma bile. Bugün burada sadece kendi iyiliğim için kalıyorum. Sen de bunu asla benim için yaptığını düşünme , insanlık görevindi ve yaptın. Bugünden sonra da bu sabahtan bir farkımız olmayacak bunu kafana soksan iyi edersin."

Ben bunları yüksek sesle ve sitemle söylerken yüzündeki hüzün sonlara doğru sesimin kısılmasını sağlamıştı.

Yine de dirayetimi korumuştum ve söyleyeceklerim bittikten sonra arkamı dönüp koşarak yukarı çıkmış ve kapımı sertçe çarparak kilitlemiştim.

O ise tek kelime edememişti.

•••

Jimin'in ağzından

Jungkook her şeyi yüzüme vurarak kendime gelmemi sağlamıştı. Onu bir kere tehlikede gördükten sonra aklım başımdan gitmişti ve tekrar eskisi gibi sadece onu korumak için yaşamaya başlamıştım.

Gözümü açtığı için ona minnettar olmalıydım ama şu 2 saatlik oyun bana o kadar güzel gelmişti o kadar iyi hissettirmişti ki bir gerçeğin farkına varmıştım.

Hoseok ne yaparsa yapsın beni bu kadar iyi hissettiremezdi.

Ne yaparsa yapsın benim tek tedavim o çocuktaydı.

•••

Gece zaten Jungkook'un benden bir oda ötede olması duygusu yüzünden uyuyamamıştım. Hatta bütün tedavime ve aklıma karşı çıkarak kapısına kadar gitmiştim onu uyurken görebilmek için ama kapısını kilitlemişti.

Belki de ikimiz için de en iyisi budur.

Yatakta saatlerce dönmüş ancak dakikalarla sayabileceğim kadar uyuyabilmiştim. Telefonla uğraşarak sabahlamış iyice hava aydınlanınca duşa girip giyinerek odamdan çıkmıştım.

Aklımda mutfağa gidip Jungkook'la kendime kahvaltı hazırlamak vardı ama mutfağa girdiğimde masada bir tabak ve mütevazi bir kahvaltı gördüm. Aklıma gelen ihtimalleri doğrulayan ise tabağın kenarına sıkıştırılmış not olmuştu.

'Burada kalmama izin verdiğin için teşekkür ederim. Bir daha Hoseok hyungun odası dışında görüşmeyiz umarım. Kahvaltıyı ve parayı gece kaldığım odanın bedeli olarak düşün ve benden başka bir şey isteme.'

Aklıma gelen ihtimaller dışı olan şeyse notun altındaki 50.000 won (yaklaşık 200 TL) olmuştu.

Ne olursun böyle bir şey yapmamış ol Jungkook.

Ne olur bunu bana yapmamış ol.

•••

Resmen beni aşağılamıştı. Ailesini buldu diye , cebine para girdi diye böyle bir insan olabileceğini düşünmemiştim.

Ne olursa olsun benim kardeşim bu değildi.

Hepsi o babası denen şerefsiz yüzünden olmalıydı.

Ama yine de nasıl beni böyle aşağılayabilir ya?! Durumum iyi , işim var , evim var.

Nasıl bana sadaka verir gibi bu kadar parayı verebilirsin?

Nasıl böyle bir şerefsizlik yapabilirsin aklım almıyor.

Ve şu anda nasıl böyle bir şey yapabildiğinin hesabını sormaya gidiyordum.

Kahvaltıya dokunmadan hemen evden çıkmış ve mesaim başlamadan hastaneye yetişmiştim. Daha mesaime vakit olduğu için hastane çalışanı değildim. Herkese istediğim gibi davranırdım.

Hoseok'un odasına kapıyı çalmadan sertçe girmiş ve ikisinin de gözlerini üzerime çekmiştim.

Yumruk halinde olan sağ elimi Jungkook'un masasına dayamış ve sol elimdeki parayı masanın ortasına bütün gücümle vurmuştum.

Eminim ki yakınlardaki bütün hastane çalışanları duymuştu bu sesi.

Jungkook benim gücümü kullandığımı görünce ürkmüş ve biraz geri çekilmiş ardından kaşlarını çatıp o sinir olduğum ukala tavırlarıyla ve benim gibi sert hareketlerle ayağa kalkıp oturduğu sandalyenin devrilmesini sağlamıştı.

O da benim kadar sert olmasa da masaya ellerini vurarak koymuş ve yüzünü benimkine yaklaştırmıştı.

Gözlerimin içine bakarak ve dişlerini sıkarak konuşmaya başlamıştı.

"Birincisi,

Sen. Hastane çalışanı. Ne cüretle bu odaya bu şekilde girebiliyorsun? Ailen sana hiç terbiye vermedi mi yoksa ? Aaa doğru terbiye verecek bir ailen olmaması ne acı."

"Mesai saatime daha 20 dakika var. İstediğim yere istediğim gibi girerim. Burası en yakın arkadaşımın odası.

Ve ailenin sana terbiye veremediği açıkça ortada. Ailemin olmaması terbiyemi düşürmez. Ailesi olup da terbiyesi olmayanlar utansın."

"Sen hiç endişelenme benim ailem de terbiyem de gayet yerinde. Terbiyesizlik yapan varsa o da sensin."

"Ailenin ne kadar harika olduğunu kendi gözlerimle gördüm Jungkook hiç merak etme sen."

Ben bu son söylediklerimi söylerken kazanmış olmanın verdiği gururla sırıtıyordum.

Ama Jungkook birden bile çok yakın olan yüzlerimizi uzaklaştırıp ellerini masadan çekmişti.

Az önceki sinirli , asabi Jungkook gitmiş ; yerine gözleri dolu , yavru kedi gibi bir Jungkook gelmişti.

O da benim yarama basmıştı ama onun yarasına basmak tahmin ettiğim kadar güzel hissettirmiyordu.

•••


Poor and Fool  // JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin