-''Yarın gece benimle gelecek misin?''dedi Yavuz büyük siyah Audisi evin kapısına yanaştırırken.Audi'ye zaafım vardı,kabul ediyordum.Bir Christian Grey kadar iddialı olmasa,Audi bence her erkeğe yakışan bir markaydı.
-''Nereye?''dedim alnımı büzüştürüp.Bir yere sözleştiğimizi hatırlamıyordum çünkü.
-''Kulübe gidecektik hani,Londra'dayken demiştin ya,İstanbul'a gidersen mutlaka buradaki yere de bir uğrayacağını.''dedi göz kırparak.Ttanrım,kim bilir ne zaman demiştim bu cümleyi.Bu adamın beyninde bir yazar durmadan söylenen sözleri yazıyor ve hiç yorulmuyor gibiydi.Bu nasıl bir zeka türüydü?
-''Bir şartım var.''dedim koltukta ona doğru dönüp gülümserken.Böyle bir tepki vereceğimi düşünmediğinden biraz şaşırarak,mavi gözlerini iyice açtı ve merakla lafımı bekledi.
-''Ne biliyor musun?Sadece üzerindeki takım elbiseden kurtulmanı istiyorum.Sana doğarken biri Türkiye'nin Barney Stinson'ı olacağını falan mı söyledi?Rahat bir şeyler giyeceksin ve kesinlikle siyah olmayacak.,ikimiz yarın gece gerçekten eğleneceğiz.''dedim susup dişlerimle dudağımın içini dişlerken.Karanlıkla rengini belli etmeyen göz çehresine hafif bir tebessüm havası yayıldı.İçinin rahatlığı yüzüme bir bahar havası gibi vursada vereceği tepkiden endişeleniyordum doğrusu.Biçimli dudakları açılıp,berrak bir gülümsemeyle inci gibi dişlerini gözler önüne serdi.Bu öyle bir gülüştü ki,ne bir tebessüm kadar masum,ne de bir sırıtış kadar adiydi.Kolunu kaldırdı ve koltuğa yaslayıp,bana biraz daha yanaştı.
-''Ted Mosby olmayı tercih edeceğim sanırım.Pekala,dediğin gibi olsun,yarın gece iş yok.Sadece eğleneceğiz.İkimiz.''dedi ''ikimiz'' kelimesinin üzerine büyük bir baskı kurarak.Vurgu yüreğimi ezip geçmiş,içimde hep saklı kalan gömülü duyguları kabak gibi ortaya dökmüştü.Zorla da olsa gülümsedim ve iyi geceler dileyip kendimi hızla evime attım.Bir zamanlar acıyla çıkıp,bir daha asla dönmeyeceğime dair yeminler ettiğim evime.
**
-''Sence bu nasıl?''dedim siyah parıltılı mini elbiseyi askıdan çıkartıp,üzerime tutararak.Boy aynasındaki yansımam fazla iddialı olduğumu haykırsa da soramadan edememiştim işte.Pırıl,gözlerini ahenkli bir şekilde devirdi ve elimdeki elbiseyi hırsla çekip nereye olduğunu bile kestiremeyim bir yere kaldırıp attı.
-''Abla,bu kıyafeti alırken esrar falan mı içtin?Nerede giyecektin bunu?Pavyona giderken falan mı?''dedi dolabımı karıştırırken.Tüm kıyafetlerimi getirmiştim çünkü bursum bitmek üzereydi,İstanbul zaten kaçınılmaz sonumdu.Tamı tamına 2 saattir dolabın başındaydık,Pırıl'a bakacaksak bir iki saat daha duracak gibi gözüküyorduk.
-''İşte.''dedi beyaz bir elbise çıkararak.Benim elbisemdi ama onu yıllar önce almıştı.Londra'ya hiç gitmeden önce,belki bir gün giyerim diye aldıklarımdandı.O zamanlar kilolu olduğumdam olacağından emin bile değildim.
-''Bunu hiç götürmedim,hep buradaydı değil mi?''dedim uzanıp elbiseyi elinden alırken.Etek kısmı hafif pileli gayet sade bir elbiseydi.Bir gece klubune uygun değildi belki ama tamamen benim tarzımı yansıtıyordu.Beyaz kadar masum,beyaz kadar asil hangi renki vardı ki bu dünyada?
-''Ve altına bu ayakkabılar.''dedi bej rengi topukluları önüme koyarak.
-''Bunun bedeni bana olmayacaktır.''dedim hüzünle.İçinde duran etiketi kıvırıp,bedenine baktığımda şu an giydiğimle aynı olduğunu farkettim.
-''Abla,ne kadar kabul etmesen de bulumia olduğunu biliyorsun değil mi?İinceciktin ama sanki yüz kiloymuşsun gibi davranıyordun.Bedenin kesinlikle aynı.''dedi gözlerini benden kaçırarak.Sevinçle yaptığım kıyafet devir teslimi böyle hüzünlü sonlanmamalıydı,kendimi kaptırmamalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Şehvet'e Uyanış
ChickLit-''Neden bu kadar masumsun Beren?''dedi anlamsızca.Başımı göğsünden kaldırıp ona baktığımda yüzündeki ifadeyi bir türlü çözemiyordum.Çok bilinmeyenli bir denklemin ilk işlemi gibiydi,nereden başlayacağımı,nasıl başlayacağımı kestiremiyordum. -''Sana...