Tek tük arabaların geçtiği, asfalt otoban yolunda yarım saattir beyaz arabasının içindeydi. Gaza basmış son hız ilerliyor, ara sıra sağındaki yoldan gelen korna seslerini duyuyordu. Bu da onun düşünceleri yarıda kesiyordu.
Tek bir amacı var denebilirdi, o da en kısa sürede A.J'yin güvenliğini sağlamak ve bu esnada Robotinya'da ne olup bittiğini öğrenmekti.
Beyaz arabası hızlandıkça ileride demir bir tabelaya yazılmış olan Robotinya(Girilmez ) yazısı daha da belirginleşiyordu. Yavaşça ayağını gazdan çekmeye başlamıştı.
Arabasını Robotinya'nın girişinin bir kısmını kapamış olan gür çalılıkların arasına park etmiş, usulca kapıyı açıp inmişti.
Alex, son derece büyük olan giriş kapısına yaklaştıkça; yarısı kırılmış olan beyaz, devasa bir oto bariyer daha net görülüyordu. Ayrıca heybetli girişin her iki tarafına da demirden yapılma güvenlik kulübeleri dikilmişti.
Ta girişten başlayarak neredeyse bir gökdelen uzunluğundaki, her yerden yükselen bembeyaz metal duvarlar, sayesinde Robotinya'ya buradan başka hiçbir yerden giriş olmadığını herkes anlayabilirdi.
Kırılmış olan oto bariyeri geçmiş, sağ tarafındaki uzun patikaya doğru yönelmişti. Hızlı ve bir o kadar da sessiz adımlarla ilerliyordu.
Sürekli bitmek bilmeyen sokak aralarına giriyordu. Gözden uzak olmalıydı, çünkü daha birkaç dakika önce bir kamyon resmen yanından geçmişti, (o sırada seri bir hamleyle Alex, koşarak dar bir sokağa girmeyi başarmıştı).
Yarım saat gibi bir sürenin sonunda bunca heybetli yapının arasında duran küçücük bir binaya dalmıştı. Bina dışarıdan yalnızca iki katlı olarak görünse de aslında on iki tane katı vardı.
Aşağıya inen basamaklara ulaşan Alex, tek bir adımında üç tane basamak atlayacak şekilde yerin dibine inen on tane merdiveni bir dakika gibi bir sürede geçmişti.
Son basamağı da geçmesiyle birlikte önünde kısacık bir koridor belirdi; fakat ne yazık ki bu koridor sağ ve sol olmak üzere iki koridora daha ayrılıyordu.
Sol taraftakine göre daha uzun görünen ve iki tane odanın açıldığı sağ koridoru seçmişti. Bir önceki gibi o da aynıydı, ikiye ayrılıyordu.
Alex on dakika boyunca da bitmek bilmeyen dolambaçlı koridoru takip etmişti. İlk önce sağa sonra sola yine sola sonra sağa ve yine sağa doğru dönmüş koridoru bitirmişti.
Şimdiyse karşısında yalnızca krem rengi, soğuk, buz gibi bir duvar vardı. Alex'in karşısına bir kez daha yol çıkmayışı onun yolları karıştırdığını düşündürse de Alex gayet doğru yerde olduğunu biliyordu.
Krem rengi duvarın dibine doğru yaklaştı. Ebatlı katman taşlarıyla döşenmiş olan ayağının altındaki gri zemine doğru ilerledi.
Diğerlerine göre hafiften daha gri görünen taşı çekince duvarın hemen dibindeki koyu gri taşa yapıştırılmış gibi görünen bir düzine katman taşı da eline gelmişti.
Elinde duran katman taşlarını bir kenara koymuş, ellerini birbirine çarptırıp silkelemişti. Taşların kalkmasıyla birlikte ışıl ışıl parlayan mavi renkli demir bir plâka görünür hâle gelmişti.
Plâkanın tam ortasına da aynı renk olan küçük bir kulp yerleştirilmişti. Alex plâkayı kırarcasına açıp bir kenara koyduğu katman taşlarının üzerine fırlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redaria
Science Fiction"Âdeta bitmek bilmeyen bir savaştan çıkmış gibiydiler. Dağılmışlar, yanmışlar, bitmişler ve belki de ölmüşler... Doğrusu özgürlüğe, özgür olmaya erişmek bu kadar zor olmamalıydı! İşte tam o esnada ölüm gibi, kan gibi, tüm kırmızılığıyla gökyüzü ve...