Gür çalılıkların arasına park ettiği aracına atlamıştı. Cam telefonu telaşla cebinden çıkardığı için elinden fırlamış, arabanın camından yere düşmüştü.
Hemencecik almak istercesine arabasının kapısını tekmelemiş, yakıcı güneşi gözlerine yansıtan cam telefonunu yerden almıştı.
Arabasına tekrardan atlamış, çalıştırmış ve son sürat sürmeye başlamıştı. Robotinya'ya gelmeden önce ki hali gibi ne yapacağını bilmiyor, delirmiş gibi kendi kendine konuşuyordu:
"Kime gitmeliyim? Çektiklerimi göstermeli miyim? Maddpult belki de uykulu olduğu için bana öyle davrandı ya da internete mi yüklesem? Ama o zaman da kimse de inanmaz... A.J o ne yapmam gerektiğini tabi ki bilir!"
Gözlerini yoldan ayırmadan eline aldığı telefona 1357 sayısını yazmıştı. Yirmi saniye gibi bir sürenin sonunda A.J'yin son derece iyi görünen sesi duyuldu.
"İyi misiniz efendim?"
"İyiyim dostum! Şimdi bana yardım etmen lazım yani tavsiye vermen lazım," deyivermiş, uzunca bir soluk aldıktan sonra devam etmişti, "senin duyduğun o korkunç seslerin kaynağına gittim ve işkenceye maruz kalan insanların, hayvanların fotoğraflarını çekmeyi başardım. Sence bunu diğerlerine nasıl gösterebilirim..? Nasıl inandırabilirim..? Ne yapmalıyım..?" Farkında olmadan ardı ardına üç tane soru sormuş, A.J'yin cevap vermesini beklemişti.
"Efendi Alex... Biliyorsunuz ki ben ROBOTUM yani tüm insanlığı ilgilendirecek kararlar veremem lütfen affedin..." demiş ve sesi kesilmişti.
"Yapma A.J..." diye haykırsa da A.J telefonu çoktan yüzüne kapamıştı.
Alex neredeyse yol boyunca A.J'yi aramış ama cevap alamamıştı. Zaten almayı da beklemiyordu.
Bazen Alex sinirinde ağlayacak gibi oluyor, yaşanan hiçbir şeyi umursamadan evine gidip sıcacık ve yumuşacık olan yatağında uyumak istiyordu.
Bir anlığına gözleri yanı başında duran, üzerine altın rengi simli harflerle "Daisy Howard-Ozon Çözen Projesi" yazılmış olan pembe dosyaya ilişti.
Yaklaşık birkaç dakika boyunca yani içsesi, bütün düşüncelerini dağıtana kadar Bayan Daisy'nin bir şekilde ona yardım edebileceğini düşünmüştü:
"Hey! Alex o kadının kendine bile yararı yok sana nasıl yardım etsin? Güldürme beni!" diye çığlıkla karışık bir kahkaha atmıştı iradesinin dışında görünen iç sesi.
Alex iç sesinin söylediklerini ne kadar kabullenmese de haklıydı, gerçekten de Bayan Daisy'nin kendine bile yararı yoktu.
Saatler öncesinde de girdiği heybetli binanın içine tekrardan girdi. Ne yapacağı konusunda bir fikri olmasa da ona yardım edebilecek tek kişinin Maddpult olduğunu düşünüyordu.
Aslında gayet mantıklı bir düşünceydi. Sonuçta Maddpultgibi insanlar, hiçbir şey yapmadan bir anda yükselmek, bir nevi emekhırsızlığı yapmak isterlerdi ki bu sayede hızlıca yeniden ünlerine kavuşabilirlerdi.
Alex, Maddpult'un nasıl biri olduğunu da gayet iyi biliyordu. Sonuçta işin ucunda hileyle tahta çıkmış olan Hareus'u devirmek vardı.
Kalabalığı delmiş, bir üst kata ulaşmak için kocaman basamakları olan merdivene çıkmıştı.
İkinci katın merdivenlerine, arkasından gelen sürüyle beraber çıkarken Bayan Daisy'nin ağlamaklı bir hâlde odasındaki yumuşacık koltuğuna yayılmış olduğunu görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redaria
Science Fiction"Âdeta bitmek bilmeyen bir savaştan çıkmış gibiydiler. Dağılmışlar, yanmışlar, bitmişler ve belki de ölmüşler... Doğrusu özgürlüğe, özgür olmaya erişmek bu kadar zor olmamalıydı! İşte tam o esnada ölüm gibi, kan gibi, tüm kırmızılığıyla gökyüzü ve...