Güneşin kör edici ışınları, aralanmış panjurdan içeriye giriyor ve karşılıklı oturmuş dört kişinin birbirlerine bakmalarını güçleştiriyordu.
Baştan aşağı pembeye boyanmış bir genç kız, incecik parmaklarını kömür karası saçlarına götürmüştü.
Son derece zarif hareketlerle bir şeyler düşünmeye çalıştığını belli etmek istercesine saçlarıyla oynuyor, kafasını kaşıyordu.
"Dediğim gibi topluluğun büyük bir kısmı pek söylediklerime yanaşmadılar. Başkan IPOP Esor, biraz daha fikirlerimize sıcak bakıyor o kadar," demişti, canı sıkkın görünen ve her zamanki gibi siyah takım elbise giymiş olan Lee.
"Ama sanmıştım ki..." güçlükle yutkunup boğazından hırıltılı bir ses çıkarmıştı. Saçları sapsarı olan oğlan, Alex. "planlarını altüst edip insanlara yardım edersi-" derken sözleri pencerenin yanına oturmuş, pembeli genç kız tarafından kesildi:
"Aslında Alex'in bize dün söylediği önerisi iyi değil miydi?" dedi çirkin adam Maddpult'un suratını suratı süzerek "Sonuçta elimizde yeterli teknolojik imkânlar var sayılır..."
"Alex'in önerisini yapmamız olanaksız ayrıca nasıl bir teknolojik imkândan bahsediyorsun Laura! Ve ner-" patron koltuğundaki adamın sözleri, söz kesmeyi seven pembeli kız yani Laura tarafından kesildi:
"Baba anlamıyorsun, sen de Bay Ultai! Sekiz ay gibi bir sürede insanların birçoğunu kurtarabilecek, onları bu Dünya'dan uzaklaştırabilecek bir araç yapılabilir! Üstelik yanımızda A-Alex var!"
"Açıkçası Bay Maddpult... Aracın yapımını sağlayacak malzemeler bir şekilde toplanılırsa gayet işe yarayabileceğini düşündüğüm bir fikir. Çökmekte olan topluluğu da ifşa edilmek üzere olan Başkan IPOP'u da Tobias'tan kaçırmış olurum hem! Üstelik Tobias'ı alt edebilmek için yeterli bir miktar da zaman kazanırız," demişti Asyalı adam, Lee Min.
"Tamam... Tamam! Alex'in projesini hayata geçirebilecek birkaç tanıdık arkadaş var ama sorun şu ki araç yapımı için yer yok! Hareus ya da Tobias her neyse onların dibinde mi inşa edeceğiz bu Yaşam Araçlarını?"
"Yer konusunda hiçbir sıkıntınız olmasın, topluluğumuzun eli-ayağı bayağı uzun sayılır da," demiş, yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti, Lee'nin.
"Eh! O zaman dediğiniz gibi yapalım, en azından şimdilik bu işimize gelebilir... Ben Bernie ve Phasf'ı arasam iyi ederim onlar bize çok yardımcı olacaklar da," demiş eline camdan telefonunu almıştı.
Maddpult, rehberin arama kısmına Bernie yazarak işini daha kısa sürede halledebilecekken uzun yolu seçmiş ve bitmek bilmeyen bir isim listesinden tombul parmaklarıyla Bernie'nin üzerine tıklamıştı.
Saniyeler içinde Bernie'nin sesini duyulmuştu.
"Alo! Bernie işim düştü sana. Bir iki dakika dinler misin?"
"Sana da merhaba Ron, ufacık bir kız kardeş sorunum var da asıl sen iki dakika bekler misin?"
"Tabi ki de beklerim..." Telefonu masanın üzerine koymuş, tombul parmaklı ellerini koca göbeğine sarıp küçük sorununu çözmeye çalışan Bernie'yi beklemeye başlamıştı.
Ara sıra masanın üzerindeki telefondan minik haykırışlar geliyordu:
"Candy! Bıraksana onu... Hey annemler öğrendiler ki zat-"
Tam da bu esnada; sanki Bernie adındaki bu şahıs, cümleyi kurarken yere düşmüş ve sonrasında resmen çimende debeleniyormuş gibi telefondan hışırtılar gelmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redaria
Science Fiction"Âdeta bitmek bilmeyen bir savaştan çıkmış gibiydiler. Dağılmışlar, yanmışlar, bitmişler ve belki de ölmüşler... Doğrusu özgürlüğe, özgür olmaya erişmek bu kadar zor olmamalıydı! İşte tam o esnada ölüm gibi, kan gibi, tüm kırmızılığıyla gökyüzü ve...