ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Genç Beşli

30 7 0
                                    


Karanlık odanın kapısı, sert bir şekilde açılmıştı. Öyle ki oda birazcık sallanmış, ranzalarında yatan çocuklar, hafiften irkilmişti. 

Odanın kapısının tamamen açılmasıyla odayı koridordan gelen loş bir parıltı doldurmuştu. 

Odadaki üç ranzanın neredeyse hepsi de doluydu; ortadaki ranzanın en üstünde bir insan yatmasa da tavana kadar, eşyalarla dolu görünüyordu. 

Kapının gümbürtüsü ve karanlık odanın ansızın aydınlanması gibi nedenlerden dolayı yataklarında mışıl mışıl uyuyan çocuklar, saniyeler içinde gözlerini uzunca ovaraktan yataklarında doğrulmuşlardı.

Bu sırada kapının önünde bir kadın figürü belirmiş, tuhaf kaçacak bir ses tonuyla çocuklara seslenmişti:

"Hazırlanın, birazdan yer değişimi yapılacak!"

Çocuklar, kadına herhangi bir şey söyleme gereği duymamışlardı. 

Ayağa kalkıp ortadaki ranzanın üzerine yığılmış eşyaların arasından, sırt çantalarını yatağın örtüsünden kaydırarak kendilerine çekiştirmişlerdi. 

Geriye kalan kutuları, bomboş kâğıtları, makasları ve yatağın üzerinde her türden varmış gibi duran alet edevatları almamış, oracıkta bırakmışlardı. 

Kapının önündeki kıvırcık saçlı kadına, sırtlarındaki ağır görünen çantalarla ilerlemişlerdi. 

Kadının birazcık gerilemesiyle koridordan gelen loş ışık, kollarının gözü yoracak şekilde parıldamasına sebep olmuştu. 

İlk başta bu garip parıltının;  uzun kollarına demir plâkalar, tombul parmaklarına altın yüzükler, geniş bileklerine gümüş bileklikler ve çelimsiz omuzlarından aşağısına bunun gibi türlü türlü parlak takılar takılmasından dolayı kaynaklandığını, düşündürse de özünde hiçte böyle değildi:

Kadının her iki kolu da, şık bir şekilde tasarlanmış, birazcık gümüşten birazcık da bakırdan yapılma birer robotik-protezdi.

Loş bir ışıklandırmayla aydınlatılmış, zemini betondan yapılma olan daracık koridora adım atmışlardı bu on yedi yaşındaki beş çocuk, Genç Beşli.

Çok fazla ilerlememişlerdi, oracıkta (C3 yazan metal bir plâkanın yapıştırılmış olduğu gri duvarın önünde) durmuşlardı bir şeyler beklercesine. 

Bu uzun görünen daracık koridorda yalnız da değillerdi: Kendileriyle yaşıt görünen çocuklar, kolları ve bacakları ya demirden ya bakırdan ya gümüşte ya da platinden yapılmaymış gibi duran kadınlar, koridorun sonunda duran metal zırh kuşanmış askerler... 

Sanki yakınlarda bir yerlerde savaş çıkmış, çocukların güvenliği için bu yurt tarzındaki yeri boşaltıyorlardı; fakat bu teoriyi çökerten ise: Koridorda ansızın durmuş çocukların, hiçbir şekilde kıpırdamaması hatta nefes dahi almamasıydı.

"İLERİ ARŞ!" dedi, bir asker edasıyla çocuklara bakıp emir veren koridorun ucundaki zırhlı adam.

Herkes harekete geçmiş, birazcık önlerindeki askerleri takip etmeye başlamıştı. 

Çocuklara yol gösteren bu, "bir grup zırhlı askerler de" çocukların hemen arkalarından gelen protez kollu kadınlar gibi belirgin şekilde görülen birkaç tuhaflık vardı: Üzerlerindeki metal zırh, üçgenimsi vücutlarına kusursuzca sarmıştı.

RedariaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin