Yere yapışmamla çığlık atmam bir olmuştu. Rüya sanmıştım ama acı gerçekti. Gözlerimi açtığımda Ömer hala bacaklarımdan çekiyordu. Yataktan düşürmüştü beni!
“Napıyosun sen bee!”
“Uyanmıyorsun ne yapıyım.” Deli etcekti bu çocuk beni.
Uyku benim için yerine hiçbir şeyin konulmadığı nimet gibiydi. Tatil günlerimi özlemiştim. Uyanınca sinir küpüne dönüyordum. Bir yarım saat mal mal etrafa bakıyordum. Anca kendime gelebiliyordum.
“Kübra hadi 20 dakika kaldı.”
Sabah sabah bir de şu çocuğun sesi yok mu. Yerden kalkıp ayaklarımı sürükleye sürükleye banyoya gittim. Hazırlanmaya başladım.
Servis gelmiştir diye koşarak aşağı indim. Sariye beni bekliyordu. Servis daha gelmemişti. Sariye’nin yanına gidip beklemeye başladık. Sariye benden 1 yaş küçüktü. Aynı okula gidiyorduk. Aynı zamanda akrabaydık. Dedemin şeysinin şeyinin şeysi oluyordu. Bizde bilmiyorduk.
Sınıfa girdiğimde Buse’yle Sümeyye de vardı. Şaşırmıştım. Sonra Ayşenur geldi. Buse Meftunla tartışmalarını anlatıyordu. Meftun ağır ergendi Buse’nin evinin duvarına “Benim olacaksın Buse” yazmıştı. Bütün gün onu boyamakla uğraşmış.
Buse’nin annesi 2 aylıkken denizde boğularak ölmüştü. Ondan sonra babası bir kadınla evlenmişti. 2 tane öz 2 tane de üvey kardeşi vardı. Buse küçüklükten beri babaannesiyle yaşıyordu. Ona anne diyordu. Hatta anne dediği için biz bile annesinin olmadığını çok sonradan öğrenmiştik.
Pek üzülmüyordu hatırlamadığı için. O yüzden babaannesi babasına söylememişti boyayıp halletmişlerdi. Araları baya kötüydü anlaşılan Meftunla.
Öğretmen gelince herkes yerine geçmişti. Bende yoklama alıp oturdum. Ayşenur’un morali bozuk gibiydi. “Ne oldu la?” diye ısrar ettim.
“La mı? Sana anlatasım gelmedi” diyip yanında ki Sümeyye’ye döndü. Hıh yesinler.
“Ya zindana çevirdiler evi annemde olmasa ne yapacağımı bilmiyorum. Abimlere söylemedi iyi ki. Söylese kesin öldürürlerdi. Hiçbir şey yemiyorum. Odamdan da çıkmıyorum.”
“İyi işte zayıflarsın.” Dedim. Gözlerini baydı. Tabii ki şaka yapıyordum ama bunların olacağını o da biz de biliyorduk.
Ders Gülşah’ındı. Asıl sorunda buydu. Giymiş topukluları içeri girdi uyuz uyuz. Ayşenur’u görünce yüzü asıldı. Beklemiyordu bu kadar erken tabii.
Bana yoklama alıp almadığımı sorup derse geçti. Güzel anlatıyordu. Onun gibi edebiyatçı olmak isterdim ama nerde. Meslek hocalarımız iyiydi sadece. Moda tasarım okuyorduk. Günümüzün yarısı meslek dersleriyle geçiyordu. Çok zordu çok.
Kızlar yine telefona gömülürken bende tumblra girdim. Dün ki çocuk mesaj atmıştı yine. Bütün gün konuşmuştuk. 19 yaşındaydı. Liseyi bitirip devam etmemişti. Annesi babası boşanmış babasıyla kalıyordu. Babasını pek sevmediğini söylemişti.
Dün resmen kavga ediyorduk çocuğa ateist diye demedğim kalmadı. Bende bi inandırma çabası.
Mesajı açtığımda 5 tane mesaj atmıştı.
“Hey”
“Atarlı.”
“Müslüman olursam cevap vercen mi?”
“Bn mslmnm bi kre.s”
“Tanışalım mı?”
Mesajları okurken gözlerimi baydım. Kızlar ne oldu der gibi başlarını salladılar. Bende bunlara anlattım. Hepsi dalga geçiyor tabii.
“Hahaha kızım sana da nerde tuhaf var o düşüyor.”
“Kanka saçmalama ailen istemez bi kere.
“Yok yarın istemeye geldiklerinde söylemeycek onu.” Dedim Buse’ye.
Buse anlamayarak yüzüme bakıyordu. Diğerleri gülüyordu. Tabi Buse geç anlardı hep unutuyordum.
“Ya Buse hemen evlendirdin çocukla bizi dur Bismillah.”
“Bismillah diyor bi de utanmaz ateist sevgiliyle çıkıyor peh.”
Sümeyye’ye dövecek gibi baktım.
“Ya ne saçmalıyorsunuz daha konuşalı 2 gün oldu hemen sevgilim yaptınız.”
Onları dinlemeyip çocuğa cevap verdim. Adı Güngör’müş.
Bayağı konuştuk işte. O konuyu bir daha açmayacakmışız falan da falan. Hayır yani Kuşadası’nda kız mı bulamadın taa burada bana yazıyorsun a be akıllım.
Bana sanal aşklar hep itici gelmiştir. Yanında olacak ne bileyip sırtına atlayacaksın. Tokat atacaksın. Yanaklarını sıkacaksın. Ne öyle telefonu ısırarak sevgi mi olur. Kalıplı kaslı olacak yanında seni koruyacak.
Biz böyle çok beğenmişlik yapıyoruz ama kocalarımız göbekli kıllı bir şey olacak demedi demeyin. Televizyon karşısında masaj yaptıracak sonra götünü dönüp uyuyacak. Ah ben kaderimi alıp nerelere gidem.
Kızlarla yemekhaneye indik. Öyle çok zayıf değiliz he. Balık etliyiz hepimiz. Ama diyet adına hiçbir şey yok yiyip yiyip duruyoruz. Ne yesek ne içsek anca. Bir gün yerken ölücez o kesin.
Yemekhaneye girdik ama 2. Sınıfların erkekleri var. Sonradan kız meslek olunca mecbur onlarda var. Sıraya geçip beklemeye başladık. Ama inanın doyduk. Bir tane ortalarda tek kaş çocuk var kaşığı bırakmış kafasını tabağa götürmüş ağzıyla yiyor inanın. Bir tanesi geviş getiriyor şerefsizim.
Midemiz bulana bulana yemekleri alıp yemeye başladık. Nefes almadan yemeklerimizi yiyip kantine gittik. Çikolata almayaaaa! Allah’ım böyle bir nimeti bir lütfettiğin için ne kadar şükretsem az.
Bu nasıl bir şeydir ya. Çikolata çeşmesi olsa nöbet tutardım ya da ucuna boru takıp eve taşırdım o çikolatayı inanın.
İlkbahar mevsimindeyiz tabii çiçekler böcekler. Herkes bahçede voleybol oynuyor. O sırada bir gruptan kafama top geldi. Gözlerimi kapattım. Rezil oldum kesin şimdi herkes etrafıma toplanıp “Enayi enayi kafana top geldi. Artık kimse senle oynamaz.” Diyecek.
Yok böyle rezillik. Yanımdakilerde destek değil köstek oluyorlar. Gülmekten başka yaptıkları yok. Kızın fotokopisini çıkardım hemen. Ben sana ne yapacağımı biliyorum. Bu sinirle bir şey yaparsam atılırdım okuldan.
Etrafa baktım herkes gülüyordu. Normalde bende gülerdim ama uyuz olduğum bir gruptu sakin olmaya çalışarak sınıfa çıktım.
Servisten inip eve gittim. Kimse yoktu tabii ki. Kitabımı alıp okumaya başladım. Bugün ki olayı zor atlatacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU KIZLAR
ChickLitHayatın sandığınızdan daha zor olduğunu biliyor muydunuz? Gülmek her şeyi örtebilir ama gençler bunu yük haline getirir. Sıkı bir dostluk ve aşk. Ya işler sarpa sararsa?