Sınavlar bitmişti. Sınıfta kalma ihtimallerimiz vardı hepimizin ama umudumuz tamdı. Hocanın sözlüleri. Tek derdimiz sözlü olmuştu, sevdiğimiz hocalara yalvarıp götünde dolanıyorduk. Sevmediklerimize de amaaan bırakırsa bıraksın modundayız. Yazılılar bittiyse okulda bitmişti. Mantıklı olan buydu en azından.
Güngör’le de çıkmaya başlamıştık. Kızların hepsi benimle dalga geçti. Arkadaş kalacağım dedim iyi ki. Pişman ettiler çıktığıma. Ateistle çıkılır mıymış, hani arkadaş kalacaktınız, hahaha erkek kankasıymış gördük gibi daha bir sürü alay ettiler. Takan kim he takan kim? Ben sizin o götü boklu sevgililerinize bir şey diyor muyum? Gayette demiyorum.
O değil de ben sanaldan biriyle çıkıyorum. Daha kamera açmamışız birkaç fotoğrafıyla aşkım cicim olduk. Girdik bir yola ama hadi hayırlısı. Mutluyum ama ya, onunla konuşurken, saatlerce telefonda gecelere kadar konuşup gülerken, dakikaların amına koyarken gayet iyiyiz yani. Bunları yaparken kim olduğu pek umrumda olmuyor ama yalnız kalıp düşünmeye başladığımda kendimi sorgularken buluyorum. Arada kavgalar oluyor. İlk günden başladık. Kuşadası’nda oturuyor olum. Ben delir miyim de kim delirsin. Yaz geliyor turistler geliyor. Güzel bacaklı karılar geliyor oraya. Ben olsam bende bakarım yani. Kim bakmaz Allah aşkına? Bu güven sorunum ne olcak bilmiyorum.
Böyle düşüncelere dalarken 35 kere sinirlenip, 20 kere mutlu oldum. Sonra yeniden sinirleniyordum ki ağlamadan tuttum kendimi. Her yerde mallığımı belli ediyordum. Şarkıyı değiştirip başımı Elif’in omzuna yasladım. Derin bir of çektikten sonra gözlerimi kapadım.
“Yuh Kübra kalk, okula 10 dakika kalmış onda bile uyuyorsun.” Başımda bağıran Elif’i duyunca herkesi indirip yatmak istedim. Öyle bi şansım yoktu. Ahmet kapımı açmış gülümsüyordu.
“Ahmettt uykumu verin bana.” Diye isyana girerken Ahmet kolumu tutup aşağı çekti. Elimde koca poşet inip itmesiyle ayaklarımı sürükleye sürükleye okula yürümeye başladım. Cebimden telefonu çıkarıp telefonumun kilidini açtım. 21 cevapsız arama 13 tane mesaj. En son gelen mesajları açıp okumaya başladım.
Günaydın aşkım benim.
Lan denyo servisten iner inmez geri çık pastanenin oraya gel.
Kübra sana diyorum.
Kibraaaaa seni bekliyoruz salak mısın kızım.
Cevap versene amk.
Servisin kaza etsin bi tek sen öl Kibra.
Bi tane Güngörden, iki tane Ayşenur’dan, 3 tane de Sümeyye’den vardı. Ah ne çok seviyorlardı beni. Kimse görmeden okulun çıkış kapısına koşmaya devam ettim. Of ya. Salak mıyım neyim ben ya. Bugün okuldan kaçıyorduk kızlarla. Sabah annemin yaptığı renkli makarnayı bile almıştım ama okulda geldiğimizde malak gibi sınıfa çıkıyordum.
Oha bekçi abi oradaydı kesin bırakmazdı beni. Adam üniforması olan herkese kıl. İhtimal bile yoktu kendini öldürür beni bırakmazdı. Aklımı çalıştırayım derken beni gördü.
“Şeyy ben çıkabilir miyim?” diye sordum paytak paytak yürüyerek.
“Hayır, geç hemen sınıfına kimse dışarıya çıkamaz yasak.” Dedi tip tip bakarak.
“Çıkmam lazım ama özel bir konu.” Diye kelimler fırladı ağzımdan. Napıyordum ben ya. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Düşünmeden iş yapamıyordum. Gerçi düşününce de olmuyordu ama neyse konu bu değil.
Bir yandan gömleğimi indirmeye çalışıyordum. Bekçi gözleriyle süzüp düşünmeye başladı. Özel diyorum adam ne düşünüyorsun. Yüzüm sıkıntılı görünsün diye kaktüse oturmuş balinaya dönmüştü yemin ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU KIZLAR
Chick-LitHayatın sandığınızdan daha zor olduğunu biliyor muydunuz? Gülmek her şeyi örtebilir ama gençler bunu yük haline getirir. Sıkı bir dostluk ve aşk. Ya işler sarpa sararsa?