Tatil olduğu için mutluluktan ölüyordum neredeyse. Yok böyle bir şey, içim resmen kıpır kıpırdı. 91 gün 9 saat vardı okulların açılmasına. Sayılarına anlamı, değeri büyüyordu gözümde. Öğlene kadar uyuyordum, sonra kahvaltı edip ikinci kez başladığım diziyi -Breaking Bad- izliyordum. Sonra yeniden yatıyordum ve film izliyordum. Günlerim böyle geçiyordu. Ah, harikaydı. Uyku, uyku, uyku...
Ayaklarımı uzatıp yattım, telefonumu da elime aldım. Güngör'e uyandığımı belirten uzun bir mesaj atıp sosyal ağ sitelerinde dolanmaya başladım. Komik komik tipleri görüp kahkaha atıyordum. Ne insanlar vardı ya. Dudak büzenler mi dersiniz, göbeğini açıp fotoğraf çeken erkekler mi dersiniz, havuzu çekiyorum diye bacaklarını çekenler mi ya da selfie çekerken tipten tipe girenler mi dersiniz hepsi vardı. Birkaç tane düzgün resim çekilmiş olan kişiler vardı onları da beğenip çıktım. Güngör'ün mesaj attığını görünce hemen mesajı açtım.
"Uyanmasaydın aşkım." Yuh o kadar güzel şey yazdım bunu mu yazdın yani? Adını odunla değiştirip kişi simgesine de odun resmi koydum. Şimdi iyi olmuştu işte.
"Bende öyle düşünüyordum da uyandırdılar :((" geç olamadan cevap verdim.
"Yuh ayı. O kadar uyunur mu be? Mesaj atmanı bekliyorum sabahtan beri, öğlen oldu."
"Sabah uykum benim." deyip telefonu karnımın üstüne koydum. Kumandayı alıp kanalları gezdim. Lanet olsun hala mı doktorlar? Neden ama? Neden o dizi? Umursamayıp başka kanallara baktım. Hiçbir şey bulamayınca bir şey beni dürttü ve Doktorları açtım. Ah her seferinde sövsem de her seferinde dayanamayıp izliyordum. Nerede ne olacak, kim ne diyecek hepsini ezberlemiştim artık. Bir hasta hastaneye getirilince kurtulacağını bildiğim için üzülmedim. Telefon titreyince mesajı açtım.
"Seni seviyorum bebeğim."
Bebeğim lafına ölüyordum resmen. Arada kıroca gelse de bazen de hoşuma gidiyordu. Bu kategoriye; yavrum, hatun da giriyordu. Boş verip bende güzel şeyler yazdım. İstanbul’a gelmesini ölesiye istiyordum. Böyle bağlandığım birisiyle karşılıklı muhabbet edip gezmek istiyordum. Tamam, saçmaydı netten tanıştığım birini sevip bağlanmak ama ne yapabilirdim yani? Nedense çok güveniyordum ona. Sanki yıllardır onu tanıyormuşum gibiydim. Umarım hayal kırıklığına uğramazdım. Facebooka girip bizim kızların sayfalarına baktım. Ayşenur triplere girmişti, Sümeyye desen Kadir yüzünden whatsapp bile kullanamıyordu nerde facebook kullanacak, Buse'nin profiline girdiğimde ağzım açık kalmıştı. Meftun duvarına bir şeyler yazmıştı. Beni affet, seni seviyorum gibi şeyler yazıyordu. Oh iyi olmuş. Attı güzelim gibi pastayı yere, bok ye Meftun.
Hemen Buse'ye haber vermeliydim. Akrabaları ekliydi, yazdığı şeyleri kaldırmazsa abileri görebilirdi. Telefonumu elime alıp Güngör'ün mesajını açmadan Buse'ye mesaj attım.
"Kankaaa Meftun duvarına bir şeyler yazmış." diye. Ee kötü gün dostuyum ben olum. Ya görseler Allah korusun. Okuldan gideceği aklıma gelince yüzüm asılmıştı. Buse ayrı bir renk katıyordu bize. Bir şeyleri anlamaması, komik olmayan esprileri, bizim için üzülmeleri, saf ve iyi niyeti. Hepsini çok seviyordum ama Buse'nin bu iyi niyeti onu farklı yapıyordu. Ona pek şiddet veya dalga konusu yapamıyorduk. Ayşenur, Sümeyye, ben biraz daha böyle şeylere yatkındık. Öküz gibi yemek yeme, kavga etme, şakalaşma. Anlayacağınız tam sorunluyduk. Bir anımızı anlatmak istiyorum Buse’yle. Ama önce gülmem gerek hahahahahah.
Bir gün okuldayız ders boştu. Arka sırada gülüyoruz eğleniyoruz bir şeyler anlatıp duruyoruz. Benle Ayşenur ayaktaydık, Buse’yle Sümeyye’de oturuyordu. Sınıfta ses yoktu sadece bizim gülme seslerimiz vardı. O sıralarda yetenek sizsinizde stand up yapan Atalay Demirci vardı. Onun esprilerini ezberlemiştik, yapıp yapıp gülüyorduk. Ayşenur daha iyi taklit yapıyordu bir ara gülmekten karnımız ağrımıştı. Buse’de bir yandan gülüyormuş gibi yapıyor bir yandan da telefonla uğraşıyordu. Biz komedyenin esprilerini yaparken Buse’nin hiç gülmediğini fark edip sustuk.
“Sen neden gülmüyorsun Buse?” diye sorunca Buse yüzümüze anlamayan gözlerle bakıp telefonu sıranın altına bıraktı ve ayağa kalktı. Hepimiz ona bakarken durdu durdu:
“Ya yetenek sizsinize bir komedyen katıldı onu izlediniz mi çok komikti ya? Kel böyle”
Şaka mı yapıyor diye hepimiz yüzüne bakarken ne kadar ciddi olduğunu anladık. Birbirimize bakarken geri Buse’ye baktık. Lan biz yarım saattir neye gülüyoruz burada? Buse’de anlamayarak bize bakıyordu. Bizde ipler koptu tabii. Bir gülmeye başladık kimse tutamaz bizi. Sıranın üstüne yatıp eteğimi umursamayıp gülmeye başladım Ayşenur’da sıraya oturmuş gülme krizine girmişti. Bir yandan işememek için uğraşıyordu. Sümeyye Buse’nin omzuna yaslanmış gülüyordu. Olaya bakar mısınız? Biz bir saattir komedyenin esprilerine götümüz yırtılana kadar gülüyorduk, sonra Buse bize izlediniz mi diye soruyordu. Salak sarışınlardan diyeceğim ama akıllı kızdır Buse.
“Kızım biz bir satir neyi anlatıp, neye gülüyoruz?” Sümeyye Buse’ye bunu söyleyip tekrar güldü.
“Siz onu mu anlatıyordunuz?” diye olayı çakınca Buse’de gülmeye başladı. O gün çok gülmüştük. Bütün gün hatta haftalarca dalgasını geçmiştik. Bu yüzden Buse’yi çok seviyordum. Çok saf ve komikti. O gidince kötü olacaktı ama alışmamız gerekiyordu.
Telefona bakınca Buse'nin aradığını gördüm. Anımın üstüne geldiği için gülerek açtım telefonu.
"Kan..kaa hhaa..ni nereye yaz...mış?" Buse nefes nefese kalmıştı. Ne olduğunu anlamayıp nefes almasını bekledim.
"Ne nereye lan?
"Hani evin önündeyim duvarın neresine yazmış."
"Hahahahhahahahhahahahahhahahahha amk senin ahahhahhahahahahhaa" gülerken koltuktan düşmüştüm. Kalçam kırılcak gibi olsa da umursamayıp gülmeye devam ettim. Nefes bile alamıyordum gülerken.
"Hahahahhahahaha kanka yaaa ahhahahhahhahahhıııyyjjjjjjj"
"Ne gülüyorsun lan?"
"Se..nn evin du.. hahhaha duvarına mı baktın hahahhahahhaahha" biraz daha gülseydim işeyebilirdim.
Anlamayarak sadece gülmemi dinleyip nefesini kontrol etmeye çalışıyordu. "Ne oluyor salak?"
"Ya facebook duvarına hahahhahhah."
"Senin ağzına sıçayım Kübra. Ben taa nerden eve koştum biliyor musun sen? Bir daha evin duvarına yazdı sandım, ödüm patladı." der demez yüzüme kapadı. Gülmeye devam edip Sümeyye'yi aradım hemen.
"Of Kibra tatilde rahat bırak bari."
"Hahahahahah kanka bir şey anlatcam."
"Dur lan nefes al öleceksin şimdi. Ne oldu anlat?"
"Ya Buse'nin facesine bakıyordum Meftun'da bunun duvarına beni affet falan yazmış. Bunu Buse'ye söyledim o da yine evinin duvarına yazdı sanmış koşa koşa eve gitmiş hahahha"
Yeniden gülme krizi tutarken Sümeyye'de gülmeye başladı. O anda Ayşenur'u da konferansa alarak ona da anlattım. Yarım saat buna güldük.
"Ee süten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş." dedi Sümeyye gülerek. Ayşenur gülme krizinden çıkamamıştı.
"Hahaha ya Buse'nin koşmasını hayal edebiliyor musunuz kızlar? Hahahah" düşünüp bizde gülmeye başladık. Beni gördüğü an kesecekti, bundan emindim. Çok korktuğuna da eminim ama nerden bilebilirdim ki öyle anlayacağını? Ben mi dedim ona eve kadar koş diye. Ah beni öldürecekti. İster istemez yeniden güldüm.
"Sümenyeee." diye cırladım telefonda.
"Ne var Kibraa?
"Senin Kadir sana kolye alıyordu noldu?"
Ses gelmeyince Ayşenur yeni kahkahayı patlattı.
“Yalan oldu ahahhaha.” Ayşenur keyif alarak söyledi.
“İki seneye alacak inşallah.” Dedim bende alayla.
“Düğünde takacaklar.” Dedi Ayşenur.
“Ha ha ha. Komik mi?”
“Bence komik.”
Telefonu kapattıktan sonra kitabımı alıp yatağa yattım. Çenem ağrımıştı gülmekten, güzeldi bugün. Tatil olması. Buse’nin facebook duvarını ev duvarı sanması, aklıma gelen anılarımız. Mutluydum ya bu aralar. Gerçekten gülebiliyorduk hiç değilse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU KIZLAR
ChickLitHayatın sandığınızdan daha zor olduğunu biliyor muydunuz? Gülmek her şeyi örtebilir ama gençler bunu yük haline getirir. Sıkı bir dostluk ve aşk. Ya işler sarpa sararsa?