16 - PASTA

79 5 0
                                    

“Hemen pastanenin önüne gel.” Mesajı açtığımda zaten büyük olan gözlerim iyice açılmıştı. Geçen bekçi abiden izin alırken yeterince rezil olmuştum şimdi ne yapacaktım? Bu yüzden servisten nefret ediyordum işte. Şarkının sesini açarak koltuğa geri yaslanıp başımı cama dayadım. Yalan bulmam lazımdı, tamam bu konuda usta olabilirim ama şuan kafam hiçbir şeye basmıyordu. Yeni uyanınca tam bir mal oluyordum. Servis yüksek müzikle pastaneye yaklaşırken müziğin sesini kısıp Mustafa abiye döndüm.

 “Mustafa abiiiiii bak bizim kızlar orada nolur izin ver poğaça yiyip geleceğim, okulun poğaçaları bir senelik lütfeen.”  Yağ çekmekten nefret ederim! Yanımdaki Elif’te Mustafa abiye “Yazık ya şuna bak bırak gitsin abi.” Dedi. Ay ağzını yediğim.

 “Biri inince hepsi inmek istiyor sonra olmaz.” Dedi.

 Yüzümü asıp arkaya döndüm “Ahmet ben şimdi incem hiçbiriniz inmek istemeyeceksiniz tamam mı, ayarla sen.” Ahmet göz kırpınca tekrar Mustafa abiye döndüm. Kedi gibi gözlerle bakarken arabayı durdu. “Oleyyy” diye bağırıp servisten indim. Servis iyice uzaklaştıktan sonra Buselerin yanına koştum. Bugün hiç iyi değildim.

 Buse’nin yanında Ayşenur’u görünce şaşırmıştım. Bir şeyler dönüyordu ama hayırlısı.  Yanlarına gitmeden iki tane peynirli poğaçayla vişne suyu alıp saçlarımı düzelttim. Sandalyeye oturduğumda hiçbir şey sormadan yemeye başladım. Son lokmayı ağzıma attığımda kızlara baktım. İkisi de beni süzüyordu. “Yavaş ye hayvan.” Dişlerimi çıkararak kafamı salladım Ayşenur’a.

 “Sümeyye nerede?” diye sordum Buse’ye.

 “Ya o servisle içeri girdi bir daha da çıkamadı.” Yüzümü asarak vişne suyundan kalan son damlayı höpürterek içtim.

 “Ee neden kaçtık şimdi biz okuldan?” Buse saçlarını düzelterek Ayşenur’a kafasıyla işaret etti.

 “Bak önce bi sakin ol tamam mı ben anlatacağım,” Buse’ye bakıp tekrar Ayşenur’a bakarak başımı salladım “ Bunların 500. günüymüş bugün o yüzden pasta alıp çocuğa götürecekmişiz.” Bunların derken Buse’yle Meftun’u kastettiğini anlamıştım.  Bana ne be kaçıncı günü olmalarından. Sinirlenip Buse’ye baktım.

 “Ben gelmem kızım git sen ver gel. Tipime bak okul kıyafetlerimle şuradan şuraya adım atmam.” Dedim.

 Bende kaçtık ama eve falan gideceğiz sanıyorum. Olmadı buralarda takılırdık kezban gibi etrafta dolaşamazdım. Ayşenur ellerini yüzüne kapatarak bir of çekti. Kollarımı bağdaş yapıp geriye yaslandım. Karşılıklı tripleşiyorduk, susar mısınız?

 “Kankacım bak şimdi Buse senin huyunu bildiği için sana bir adet pantolonla tişört getirmiş tamam mı? Hadi şunu hemen tuvalette giy ve gidelim.”

 Daha fazla ısrar etmeden Ayşenur’un önündeki poşeti alıp tuvalete gittim. Bu pastane her şeyiyle bize çalışıyordu. Okul formamızla oraya girip tuvaletten farklı kıyafetlerle çıkmamıza alışmışlardı.  Buse’nin getirdiği cici şeylere bakınca kusasım geldi. Bir siyah tişörtle siyah pantolon getirseydi daha mutlu olabilirdim. Giyinip çıktıktan sonra kızların hazır olup beni beklediklerini gördüm. Keşke Sümeyye’de olsaydı. Birimiz olmayınca çok eksik oluyordu, her bakımdan. Otobüse binince birimiz koltukta tek oturuyordu, birbirimizde kalınca biri tek uyuyordu. Kötü şeylerdi yani bunlar.

 Neyse ki bindiğimizde arkada ki üçlü koltuk boştu da gidip oraya yerleştik. Umarım bir bok gelmez başımıza yoksa ağzımıza sıçılırdı. Buse sürekli elindeki aynaya bakıp saçlarını makyajını düzeltiyordu.

 “Kanka estetik olmadan olmaz, boşuna uğraşma” dedim. Ayşenur kahkaha atarken Buse anlamayarak yüzüme bakıyordu. Omzunu silkip aynaya bakmaya devam etti. Ayşenur’da kulaklıklarını çıkarınca bende çıkardım. Öyle yolun yarısına gelene dek hiç konuşmadık. En sonunda merakıma yenilerek eğilip Buse’ye döndüm.

SORUNLU KIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin