Ağzım açık bir şekilde Sümeyye’yi dinliyordum. Yuh. Oha. Bu kız yürek yemiş. Gözlerim daha ne kadar açılabilir diye düşündüm. ÇOCUĞU EVE ATMIŞ ÜSTELİK BABASI ÖĞRENMİŞ. Ailesi yokken eve Kadir’i almış ve bunu da hayvan gibi annesi görsün diye oraya buraya yazmıştı. Tam puanlık bir arkadaşa sahiptim. Bir de hava atıyor ballandırarak anlatıyordu. Bizim babalarımız olsa öldürürdü kesin. Beni de o çocuğu da evin altına gömerdi bundan emindim.
Buse’nin okuldan gideceğini öğrenip moralimiz bozulmuştu. Başka bir yere taşınmışlardı ve oradaki okula kaydını aldıracaktı. Üç kişi kaldığımıza mı üzülmeliydim, Buse’ye çok alışmıştık onun yokluğuna mı? Yeni arkadaşları olursa hepsini döverdik. Öyle bir şey olamazdı yani hafta sonları yine beraberdik. Taşınalı çok oluyordu ama okulu da değişince biraz daha zorlaşacaktı görüşmelerimiz. Meftunla okuldan sonra buluşuyorlardı o da sorun olacaktı. Yine kavga etmişlerdi.
Okul desen şurada bir ay kalmıştı ve zorla geçmiştik sınıfı. Sıcakla bunaltmaya başlasa da yazın gelmesini ve okulların kapanmasına aşırı sevinçliydim. Erken kalkma yok, okul yok, dersler yok, hocalar yok. Deniz var, gezme var, eğlence var. Daha ne olsun. Okul hiç çekilmiyordu bu sıcakta. Bir de meslek derslerinde çok zorlanıyorduk. Kaç tane kumaşı ter silmek için kullandığımı hatırlamıyordum.
“Biz bahçeye iniyoruz.” Ayşenur Buse’nin koluna girerek sınıftan çıktılar. Sümeyye’nin yanına gidip oturdum. Kadir’le mesajlaşıyordu her zamanki gibi. Bende telefonumu alıp gelen mesajlarıma baktım. Güngör’den olan mesajı açıp cevapladım. Morali bozuktu. Annesiyle babasının boşanma davası vardı bugün ve onun için zor bir gündü. Birkaç destek mesajı attıktan sonra kafamı sıraya koyup bizi düşündüm.
Sevgiliydik aramız gayet iyiydi ve uzak olmamıza rağmen idare edebiliyorduk. Sorunları vardı biraz aile bakımından ona iyi geldiğimi düşünüyordu. Benim de hayatımda türlü sorunlar vardı ve o da bana iyi geliyordu. Birkaç tane fotoğrafını atmıştı sadece bana ama karakteriyle fotoğrafları hiç bağdaştıramıyordum. Hiç oymuş gibi gelmiyordu bana ve hiç fotoğrafı açıp saatlerce o fotoğraflara bakmadım. Hiç kamera da açmamıştık. Şüpheleniyordum ama belli etmek istemiyordum ve ya böyle bir şey yapacağına inanmıyordum. Gerçekleri öğrenmekten de korkuyorum diyebilirdim. Bunun dışında sadece ufak tefek kavgalarımız vardı. Fazla süreceğini de sanmıyorum çünkü ben birisiyle en fazla iki ay sevgili kalabilmiştim. Çok çabuk sıkılıp soğuyabiliyordum ve unutuyordum.
Bunu bana eski sevgilim yapmıştı. Tufan. Sürekli yalvarıyordum ona sürekli alttan alıyordum. Bir gidiyordu üç gün ne mesaj atıyordu ne haber alıyordum. Sonra yine mesaj atıp mal gibi beni kendine bağlıyordu. Her seferinde ezik kızlar gibi ağlıyordum. Ben ayrılmıştım ondan, on gün boyunca mesaj atmamış ne bok yediğinden habersizdim. Ayrılık mesajı attıktan sonra Tuğba -çocukluk en yakın arkadaşım- ‘nın bacağına yatıp saatlerce ağlamıştım. Sonra 1 ay daha ağlayıp triplere girmiştim. Sonra başka bir kızla konuştuğunu öğrenip onun için birkaç gün okula gitmemiştim. Ondan sonra kimseye yalvardım ve kimse için ağlamadım. İyi ki olmuş diyorum iyi ki hayatıma girmiş ve bana tecrübe olmuş. Şimdi fazlasıyla gururlu insanım. Gidene gitme demem, arkasından köpekler gibi ağlamam. Güngör için ağlar mıyım bilmiyorum ama gitme de demezdim. Çok değiştirmişti beni.
“Kanka rezil oldum. Allah’ım şuracıkta al canımı ahhhhh. Offffff.” Ayşenur koşarak sınıfı turluyordu. Buse gülerek yanımıza gelip oturdu. Ayşenur hızını alamayıp koşarak sınıftan çıkıp geri yanımıza döndü. Hiçbir şey anlamadan yüzüne bakıyordum. Bir süre sonra gülme krizine girdi Buse’de ona eşlik etti.
“Hadi anlatın.” Dedim daha fazla dayanamayarak.
“Biz Buse’yle bahçede tur attık o kenarda bir yer var ya yemek falan yiyorduk oturup,” başımla onayladım “Heh işte oraya oturalım dedik bende pat diye oturdum eteğimle, şu okulda her kızın aşık olduğu Ömer diye çocuğu yok mu altımı gördü.” Gülerek başını sıraya koyup yüzünü kapattı. Okulumuzun havalı –aslında olmayan- çocuğu bu otururken altını görmüştü.
Sümeyye kahkaha atarken bende attım. “Ahaha salak. Mal eteğinle ne demeye oturursun sen? Hahahaha evlenin bence.” Gülerek dalga geçerken Ayşenur iyice sinir olmaya başladı. “Bir otur bir de biz bakalım kanka nasıl görünüyormuş altın.” Dedi Sümeyye. Ayşenur yeniden gülerek yerine geçti.
Bir iki ders buna gülerek matematik dersine girdik. Nefret ediyorduk dersten de hocadan da ve matematik hocası da bizden nefret ediyordu. Karşılıklı nefretleşiyorduk. Sinirli sinirli derse girdi at kafası. Allah’ım nasıl bir nefretti bu içimde ki. Kimsenin yüzüne bakmadan öğretmen masasına gidip elinde ki kitapları sertçe masaya bıraktı.
“Kesin sesinizi yerinize geçin.” Diye bağırdı. Yine birine sinirlenmiş ve acısını bizden çıkaracaktı. Dersinde o kadar çok sessiz olmamızı istiyordu ki tek çıt çıksa bağırıp çağırıyordu. Hakaret ettiği oluyordu. Hepimiz ayağa kalktık ve suratlarımız asıldı. Ayşenur saçını düzeltmek için arkasına döndü bende ona bakıp dil çıkardım. “Önüne dön Ayşenur.” Dedi matematik hocamız, demedi bağırdı. Ayşenur dönüp “Konuşmuyordum.” Dedi. “Buraya gel.” Diye bağırdı yine.
Ayşenur gözlerini devirip yanına gitti. Hepimiz kasılmıştık en ufak hareketinde bağıracaktık. Ayşenur kendinden emin bir şekilde karşısına dikildi. Korkmuyordu korkmazdık da.
“Siz kaç kardeşsiniz?” diye sordu sinirli sesini kullanarak.
“3” diye cEvapladı Ayşenur.
“Sen evde de böyle misin, babana karşı rahat.”
“Normalim hocam bir şey yaptığım yok.” Dedi Ayşenur sinirden ayağı titriyordu.
“Seni öldürürüm.” Dedi gözlerini açarak. Sinirden elimi yumruk yaptım. Ne hakkı vardı bunu söylemeye?
“Öldürürsünüz.” Dedi Ayşenur dalga geçerek.
“Öldürürüm.” Diye yanıtladı. Gözlerini belerte belerte söyledi bunu.
Gözlerini kırptı bir kere daha Ayşenur. “Yerine geç” dedi. Ayşenur gülerek yerine oturdu. Hoca hepimize sinirli sinirli baktı. Tamam hocam biz de seni sevmiyoruz. Sonra bir saat sınıfa konuştu. Hak etmiyormuşuz onun ders anlatmasını, çocuk gibiymişiz, hayvana anlatsa bir şeyler öğrenirmiş, çenemiz bir kapalı durmuyormuş…
Bütün sınıfa patlayıp çıkıp gitti. Teneffüste gergin gergin oturuyorduk. Ayşenur dudağını yiyordu ben ayakta duruyordum. Buse’de hocaya sayıyordu. Sümeyye bunaldım artık der gibi elini kaldırıp indirdi. Hiçbir hocamız bize böyle hakaret etmiyordu ve bu kadar fazla ses çıkardığımızı düşünmüyordu. Bu hoca artık psikopatlaşmıştı. Gergin gergin sınıfa girip öğretmen masasına geçti. Bende sallanarak ayağa kalkıp of çektim.
“Noldu Kübra?” diye sordu yerine otururken.
“Bir şey olmadı hocam.” Dedim yüzüne bakmayarak.
“Bana bak.” Dedi. Hah şimdi de patlama sırası bendeydi. Yüzüne baktım ne yazık ki bütün duygularımı belli ediyordum. Sinirliysem bunu biri yüzüme bakar bakmaz anlayabilirdi. Üzgünsem hemen belli ederdim.
“Sen benim kardeşim olsan seni camdan atardım.” Diye sesini yükseltti.
“Atardınız” dedim Ayşenur’u taklit ederek.
“Ayrılın siz, benim dersimde ayrı oturacaksınız.” Dedi. Anasınıfındaydık zaten biz yer değiştirecektik. Bu sefer çok sinirlenmiştim ama bu okulda asla biz haklı çıkmıyorduk. Bu yüzden sadece susup yerlerimizden kalktık. Hepimizi ayrı ayrı sıralara beni de en öne aldı. Matematik dersini aslında yapabildiğimi ama dörtlü olduğumuzda dersi dinlemeyip konuştuğumu iddia ediyordu. Ne müdüre anlatabildik ne ailemize. Çünkü bize kimse inanmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU KIZLAR
ChickLitHayatın sandığınızdan daha zor olduğunu biliyor muydunuz? Gülmek her şeyi örtebilir ama gençler bunu yük haline getirir. Sıkı bir dostluk ve aşk. Ya işler sarpa sararsa?