Düzenlendi!
Bölüm şarkısı:
Fikri Karayel ft Tolga Erzurumlu-Yol
*****
"Anne, bak kendini harap ettin. Lütfen ağlama artık"
Leylanın-ablamın sesiyle oturduğum sandalyede başımı yerden kaldırdım. Anında annemle göz-göze geldik. Yaşlar gözlerinden usulca akıyordu. Gözlerindeki ifade yerini nefrete bıraktı. Ablamı itip oturduğu sandalyeden fırladı.
"Sen yaptın!! Senin yüzünden!! Onu hiç sevmedin o yüzden şu anda burada yok. Al işte. Mutlu musun? Hep dua ediyordun bu günü görmek için. Mutlu musun şimdi?"
Bir anda bağırarak konuşması irkilerek ayağa kalkmama neden olmuştu. Öyle nefretle söylüyordu ki, annemi hiç tanımamıştım.
"Anne, bi dur, sakinleş. Sonra konuşursunuz. Lütfen yapma böyle. Onun suçu değil. Lütfen, annem. Lütfen"
Ablamın çabalarına rağmen annem susmadı. Bana doğru bir kaç adım attı ve tam önümde durdu. Odadaki tüm gözler üzerimizdeydi.
"Senden nefret ediyorum! Senin gibi biri benim kızım olamaz! Anlıyor musun? Olamaz! Senden iğreniyorum. O sana ne yaptı da böyle nefret ediyorsun ondan. Ha? Ne yaptı?"
Gözlerim dolmuştu. Öz annemden bunları duymak hayal kırıklığına uğramama neden oldu.
"Konuşsana. Ne oldu? Bi şey bulamadın mı söylemeye? Nerede hani o meşhur yalanların?"
"Ben sana hiç bir zaman yalan söylemedim!"
Öyle bağırmıştım ki, annem bir adım geriledi. Odada herkes sus-pus bizi dinliyordu. Artık sabrım taşmıştı. Kimseyi umursamadan konuşmaya devam ettim.
"O şerefsiz mi benim babam? O mu?"
"Baban hakkında doğru konuş!"
"Babam? Ne baba ama? Her gün içip-içip seni dövdüğünü ne çabuk unuttun? Senin ağlayarak yaptığın yemeklerin tadını hiçbir zaman unutmadım. Biliyor musun, her kesten saklamaya çalıştığın o morluk var ya hani, ben onun kapıya çarpmanla olmadığını biliyorum. Sırf yemek tuzsuz diye tabağı koluna fırlatmıştı. Bunu ben asla unutmam. O adam, pardon o şerefsiz benim çocukluğumu, masumluğumu, tüm hayatımı çaldı. Anlıyor musun beni? Şu anda sana koyan sadece ağlamamam dimi? Ben bu günü hep bekleyecek kadar acımasız değildim, anne. O şerefsiz beni bu hale getirdi. Seni bilmem ama ben şuan çok mutluyum. İyi ki öldü. İyi ki defolup gitti. O bu dünyada hiç bir şeyi hak etmiyordu. Hiç bi..."
Yediğim tokatla yüzüm yana savruldu. Hiç dramatiğe bağlayıp elimi yüzüme falan koymadım. Başımı hafif döndürüp anneme baktım. Gözlerinde pişmanlık vardı.
Artık bu evden gitme vaktim gelmişti. Aslında bahane arıyordum gitmek için. Yeterli sebeplerim zaten vardı ama işte annemi bırakıp gitmek kolay değildi. Ama şimdi kendi gitmemi istemişti sanki. Arkamı dönüp dış kapıya doğru yürüdüm. Kolumda bir el hissetdiğimde aldırmadan yürüdüm.
"Asel, dur!"
Askılıktan hırkamı alıp dış kapıyı açtım. Anında soğuk havayı iliklerime kadar hissettim.
"Kızım dur lütfen. Özür dilerim. Lütfen. Gitme. Yalvarırım."
İşte pişman olmuştu. Ama bu defa durmayacaktım.
"Aselciğim, bi dur konuşalım. Tamam kızgınsın ama şimdi değil. Bak annemin acısı taze o yüzden öyle davrandı."
Arkamı dönüp Leylaya baktım. Aslında söylediklerini isteyerek söylemiyordu. O da benden nefret ediyordu. Her kes gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatyalar Ölene Kadar #Wattys2018
Teen Fiction"Acıyor mu?" Elimi tutup dudaklarına götürdü. "Acımıyor" Gözleri kapanıyordu. "Asrın, böyle bitemez, böyle gidemezsin. Anlıyor musun?!" Zar-zor açık tuttuğu yeşilleri bana baktı son kez. "Bazen masallar mutlu sonla bitmez. Ve kahramanlar sandığın ka...