Yaklaşık 1 hafta geçmişti. Ama Cenk ve Miray'ın acısı hala ilk gün ki gibi yakıyordu canımı. Ağlamaktan şişmiş, kızarmış gözüm ve solgun cildimle boş evde yaşıyordum tek başıma ve karnımda ki bebeğimle. Sırf bebeğim için dayanmam gerektiğini biliyordum ama olmuyordu işte, Cenk ve Miray'ı çok özlüyordum, onlar benim çocukluğum, ailem, dostlarım, herşeyimdiler. Şuan ise hiç kimsem yoktu şu hayatta, bana acıyıp hala para gönderen Cenk'in dedesi dışında. Bu böyle nereye kadar devam edecekti? Kendi ayaklarımın üzerinde durabilmeliydim. Bu da bu saatten sonra imkansız sanırım. Okulada gitmiyordum, gerçi devamsızlık yüzünden muhtemelen bu yıl sınıfta kalmıştım ve karnımda ki bebekle yapamazdım sanırım.
Cenk'in ağzından...
"Hayır hayır yalan, lütfen yalan olsun !"
"Cenk, Miray lütfen güçlü olmaya çalışın."
"Dede hayal öldü diyorsun ne demek güçlü olun? Ne demek!?"
"E-emin misin?"
"Miray bak kızım.
"Hayır hayır hayır !" Diye bağırdı Miray ve ardından yere düştü.
Miray'ı kucağıma alıp hızlıca koltuğa yatırdım.
"Miray uyan güzelim, aç gözlerini"
"Cenk tamam sen odana git dinlen, ben doktor çağırıyorum"
"Miray'ı böyle bırakamam."
"Kalsan da bir şey değişmeyecek, üzüntüden bayıldı, doktor gelir birazdan. Çok kötü şeyler yaşadınız. Hadi dinle beni."
"Cenk" ismimi duymamla gözlerim kapıya yöneldi. Abimdi, üzgün yüzüyle geldi ve sımsıkı sarıldı.
"Cenk, hepimiz çok üzgünüz annem ve babamda öyle. Acını anlamayız ama paylaşabiliriz"
Titreyen sesimle zoraki konuştum.
"Ce-cenazesi nerde. Bende gelmek istiyorum, ne zaman gömülecek? Türkiye'ye gidelim, cenazesinda yanında o-olayım"
"Abicim kendine yazık ediyorsun, onu öyle görünce hiç dayanamayacaksın. Yarın gömülecek, ama böyle bir şeyi isteme Cenk. Bir kaç gün dinlen toparlan gidersin mezarına."
Hiçbir şey söylemeden direk odama geçtim. O ölmüştü, yoktu artık. Sevdiğim kadın artık yoktu. Bir yanım her şeyi yıkmak, dağıtmak, parçalamak isterken diğer yanım sessizce, duvar kenarına çöküp ağlamak istiyordu. Ben sadece sevdiğim kadını değil, çocukluğumu kaybettim. Sen benim çocukluğumsun Hayal, lütfen lütfen geri dön. Geri dön gerizekalı sarılmamız lazım.
Cenk'in dedesinin ağzından...
"Barış işler iyice boka sardı, şuan ikiside üzgün olduğu için Hayal'in neden öldüğünü sormak akıllarına gelmedi ama elbet soracaklar. Ne verecek cevabımız ne de elimizde bir cenaze var."
"Yarın gömüleceğini söyledim, birkaç gün sonra gidersin dedim, o zamana kadar ayarlarız sahte mezar."
"Bize kız lazım. Cenk'in aklını başından alacak, ona Hayal'i unutturabilecek bir kız."
"Acısı daha çok tazeyken bu çok acımasızca olmaz mı?"
"Barış Hayal'in ölümü sahte değil, o gerçekten ölecek?"
"Ne! Nasıl?"
"Hamile. Çocuğu aldırmak istemiyor. Eninde sonunda gerçekler ortaya çıkacak, en iyisi böyle olması. Zaten arkasından üzülecek biri de yok. Cenk ve Miray'da öldü olarak biliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
RandomTutsaklık, sadece birilerinin emrinde olmak olmuyor. Her zaman savaşta ele geçirilen düşman anlamına gelmiyor. Bazen bir kıyafete tutsak olursunuz, bir renge, arabaya, herhangi bir eşyaya. Peki ya siz hiç bir bakışa, bir dokunuşa tutsak oldunuz mu...