Dört gün. Tam dört gün olmuştu.Cenk ve Barış'ın uykusuzluktan ve ağlamaktan şişmiş gözleri. Babalarının mahvolmuşluğu. Sadece duş almak için hastaneden ayrılıyorlardı. Hülya Hanım'ın durumu kötüye gidiyordu. Bu durum beni çok üzsede Cenk'i bu halde görmek daha çok kahrediyordu beni. Öylece yanımda ağlıyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.
"Barış hadi hava alalım"
"İstemiyorum Miray"
"Lütfen birazcık"
Barış zoraki şekilde başını peki anlamında salladı ve Miray'la dışarı çıktılar. Emir amcayı ise (Cenk ve Barış'ın babası) odaya aldılar, sakinleştirici vurdular. Derin bir nefes alarak Cenk'in yanına oturdum. Ağlamaktan kurumuştu gözleri, kafasını yasladı omzuma.
"Daha yeni kavuşmuşken kaybetmek çok koyuyor Hayal"
Yutkundum. Hiçbir şey diyemedim sadece omzumdaki kafasını öptüm.
"Ben çok korkuyorum, ona bir şey olmasından"
"Cenk, hiçbir şey olmayacak diye klişe konuşmayacağım, her şey çok güzel olacakta diyemem ama ben hep senin yanında olacağım. Dünya yerle bir olsa bile her zaman."
"An-annemde olsun yanımda, küçüklüğümde yoktu ama şimdi olmalı"
Tek elimle gözyaşlarımı sildim. Güçlü olmam lazımdı, güçlü olayım ki Cenk'i de dik tutabileyim. Kafasını ellerimle tuttum ve göz yaşlarını sildim.
"Hadi" diye çekiştirdim
"Nereye?"
"Önce duş, sonra yemek, sonra da güzel bir uyku"
"Sadece burda durmak istiyorum."
"Annen uyanınca seni böyle görmek istemez."
"Haya-"
"Bir kere olsun beni dinle be adam. Kalk hadi"
Zorlayarak Cenk'i hastaneden çıkarttım. Hastane taksisine doğru sürükledim.
"Araba bu tarafta"
"Bu halde gerçekten kullanabilecek misin?"
"Hayal buradan uzaklaşmak istemiyorum."
"Ne inatçısın be!"
Zorlayarak taksiye binip eve geldik.
"Hadi duş al, rahatla bende yemek sipariş ediyorum. İtiraz kabul etmiyorum."
Yemek siparişleri gelmişti. Cenk'te duştan çıkıp geldi.
"Tam zamanında geldin"
Zorlayarak Cenk'e üç tane lahmacun yedirdim. İki yaşındaki bebeğe yedirmek daha kolay olurdu eminim.
"Şimdi uyu biraz"
"Gerçekten hiç uykum yok, hadi hastaneye gidelim."
"Hayır, orada çok kötü oluyorsun sen biraz kendine gel"
"Ya Hayal annem, annem!"
"Sen orda olunca kadın bir anda iyileşmiyor Cenk, sadece kendini harap ediyorsun. Lütfen benim için uyu biraz olmaz mı?"
Cenk başını dizime koydu. Gözlerini kapattı.
"Uyuyamayacağımı biliyorsun değil mi?"
"En azından dene"
Ellerimi saçlarında gezdirdim. Yüzünü sevdim. Yarım saat sonunda nefes alışverişlerı yavaşlamıştı. Uyumuştu. Uyanmasın diye hareket etmemeye çalıştım, nefesimi bile kontrollü bir şekilde alıp veriyordum. Dizlerim uyuşmuştu ama bunun bir önemi yoktu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
RandomTutsaklık, sadece birilerinin emrinde olmak olmuyor. Her zaman savaşta ele geçirilen düşman anlamına gelmiyor. Bazen bir kıyafete tutsak olursunuz, bir renge, arabaya, herhangi bir eşyaya. Peki ya siz hiç bir bakışa, bir dokunuşa tutsak oldunuz mu...