&
Uyanmış üzerimi değiştirmiştim. Aynanın karşısına geçtim ve kendime bakındım.
İrem olarak okula başladığımdan beri sürekli saçlarımı açtığımı fark ettim, tıpkı Evrim'in her zaman saçını topladığı gibi.
Dolan gözlerime bakınıp gülümsedim. Sanırım aynanın karşısında yaşlı gözlerimin ardından gülmeyi sevmek hobim haline gelmişti.
Saçlarımı elimle yanıma toparlayıp dağınık örük yaptım. Sanırım böylesi daha farklı olacaktı benim için.
Hazırlıklarımı bitirip yatağımın üzerinde duran çantamı elime aldım ve odamdan çıktım.
Paytak adımlarla merdivenleri inerken kahvaltı için anne ve babamın masada oturduğunu fark etmemle hızlandım.
"Günaydın anne." deyip annemin yanağına, "günaydın babacım." diyerekte babamın yanağına birer buse kondurdum. Ardından her zaman ki yerime geçip oturdum.
Masaya göz gezdirdim, her zaman olduğu gibi muhteşem gözüküyordu. Çalışanımız Melek abla sağ olsun fena halde döktürüyordu.
Babam tabağına koymuş olduğu kıymalı börekleri midesine gönderirken annemde elinde, babamın gözlerine sokacak gibi tuttuğu dosyadan bir kaç yere değiniyordu.
Tabağıma koyduğum bir dilim peynirin ardından üç tanede zeytin aldım. Onları güzelce mideme indirdikten sonra gözlerimin börekte takılı kaldığını fark ettim. Yemek çok istiyordum ama iştahım yoktu. Bu nasıl oluyordu bilmiyorum. Böreği çok severdim ama gerçekten midemde yer yokmuş hissiyatı onu yememe engel olmuştu.
Portakal suyumun son damlasınıda içtikten sonra babama dönüp "baba ben doydum, senin işin uzar gibi gözüküyor, ben çıkayım." dedim.
Babam, anneme bakarken "sorun yok sonrada bakabiliriz." derken araya girip "hayır anne siz halledin işinizi ben taksiyle giderim." diyerek ayağa kalktım.
Her ikisinede "hoşça kalın." dedikten sonra kapıya doğru yöneldim ve çıktım.
Evimizin bahçesinide terk ettikten sonra ana caddeye kadar yürümeye devam ettim.
Canım o kadar sıkılıyordu ki. O an aklıma birden Kerem gelmişti. Çok uzun zaman olmasada bir kaç gündür konuşamıyorduk, onu oldukça özlemiştim. O benim gerçek dostumdu.
Telefonu elime aldığımda saatin daha 7 olduğunu gördüm. Şimdi aramam muhtemelen yanlış olurdu çünkü Milanoda saat 5'ti.
Oflayarak telefonumu tekrar cebime geri koydum.
Caddeden geçen boş taksi bulmuş binmiştim. Okula doğru yol almıştım.
Camdan dışarıyı izlerken artık her günümün yalandan ibaret olduğunu düşünmeden edememiştim. Ne zaman son verecektim bu intikama? Bir an önce halletmek ve kendi hayatıma kaldığım yerden devam etmek istiyordum artık.
Bunu aklımın bir köşesine not ettim. Sanırım bütün durumları hızlandırmak işime gelecekti.
Okula geldikten sonra taksi ücretini ödedim ve sonra arabadan indim. Okulun bahçesine girişimi yapıp etrafa bakındım.
Ne Ceydayı görebilmiştim ne de Cem'i. Anlaşılan henüz gelmemişlerdi ya da çoktan sınıfa gitmişlerdi.
Adımlarımı hızlandırıp okul binasına girdim. Ardından merdivenleri çıkmış sınıfın önünde durmuştum.
İçeriye girdiğimde hemen hemen herkesin geldiğini gördüm.
Sırama doğru ilerlediğimde gözüme ilişen Cem olmuştu. "Günaydın." diyerek oturdum. Cem de aynı şekilde "günaydın." demiş ve telefonuna yönelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUPSE - DEĞİŞİM YOLU
Teen Fiction... Yaşadıklarımın hiçbirini unutmuyorum hayatımda. Yeri geliyor susuyorum, canımı yakan çok şey oluyor ama yinede susuyorum. Hatta zamanla tükeniyorum da. Buna izin verende benim. Salaklığımdan mı, saflığımdan mı? Hayır. Ben kimseye 'git' demiyor...