27. Bölüm

2.2K 142 17
                                    

&

O günden sonra kurduğum planlarımı gerçekleştirince her şey geride kalır, sorunsuz bir yaşam sürerim düşüncesini yüreğimdeki vicdanım yavaş yavaş çürütüyordu.

Artık kendimi değil çevremde değer verdiğim insanlar içinde kocaman bir dağ oluveriyordum. İstemsizce içime oturan bu koruma içgüdüsüne engel olamıyor bir şeyleri düzeltmek için çabalamak istiyordum.

Çabalamanın bir şeyleri başarmak için en önemli etken olduğunu düşünüyordum. Ancak bazen, çabalarımın boşa olduğunu, yani boşuna çabalayacakmışım hissinide düşünmeden edemiyordum.

Lakin ben son yıllarımda öğrendiğim tecrübelerime güveniyordum. Her ne kadar çabalarımın boşa gideceğini düşünsemde pes etmememin en doğru karar olduğunu biliyordum. Çünkü bazen sadece bir tek adımım kalmıştır başarmama ve eğer o adımı atmazsam, vazgeçersem, başından beri verdiğim çabalarda boşa çıkacakmış gibi hissediyorum.

Tüm bunları bizzat kendim deneyimlediğimden biliyordum. Nelerle, nasıl başa çıkacağımı ya da pes etme raddesine geldiğimde kendimi nasıl teselli edeceğimi hepsini biliyordum.

...

"Sıkkınlığımın everestindeyim ve birazdan kendimi atacağım sanırım." diyen Burcuya baktım. Kaşlarımı kaldırıp "düşeceğin hızı hesaplada ondan sonra atarsın." diyerek moralini daha fazla bozdum.

Uzattığı kolundan başını kaldırıp "ya arkadaş sabah sabah fizik dersi mi işlenir?" diye homurdanırken "sen birde gelenleri gör." diyerek bir sonraki dersin Matematik olduğunu hatırlattım.

Karşımda oflamaya devam ederken sinsice sırıtıp ayağa kalktım. Garip garip yüzüme bakmayı sürdürürken yalvarır edasıyla "kaçıyor musun, benide götür." diyerek ellerini çenesinin altına koyup şirinlik yapmaya başladı.

Başımı iki yana sallayarak "kaçmıyor zafere koşuyorum." diye bağırırken Burcuyu kahkahasıyla baş başa bırakarak sınıfı terk ettim.

Bugün hiç olmadığım kadar formumdaydım. Hatta öyle bir haldeydim ki hiçbir şey moralimi yerle eksan edemezdi.

Sırıtarak koridoru yürürken aklımda dolaşan kurnazca planlarla birlikte dil sınıfının önüne gelip durdum. Dalgalı saçlarımı geriye savurup içeriye girdim.

Gözlerim sırasında oturmuş telefonuyla uğraşan Fatihte takılı kalırken gülümsedim. Adımlarımı ona doğru atarak hemen karşısındaki sıraya oturup "selam?" dedim.

Bakışlarını telefonundan kaldırıp bana çevirirken "hayırdır, bu gelişini neye borçluyum?" diye sorarken gülümsemeye devam edip "dikkat ettimde sürekli sen sınıfımı işgal ediyorsun, bu defada hücuma ben kalkmak istedim." diyerek yanıtlamam üzerine "Tarih dersinden mi çıktın sen?" sorusunu sorması bir olmuştu.

Sorusuna gülerken "yok ya tarihin geçmişte kalış hızlarını inceliyorduk." diyerek saçmaladığımı fark etmemle sustum.

Elindeki telefonunu ceketinin cebine atarken "sen şimdi yanıma geldin ama buraya gelmen sıkıntı olmasın?" diye sorduğunda anlamsızca yüzüne bakıp "neden olsun ki?" dedim. Kaşlarını kaldırıp "malum üzerinde gezinen bir çift elalar var." diyerek laf sokarken ellerimi birleştirip masasının üzerine koydum.

"Fatih, ben kimsenin isteğine veya hareketine göre yaşamıyorum. Ben kendi isteklerime göre yaşıyorum." diyerek sorusuna net bir şekilde cevap verdim.

Cevabımla tatmin olurcasına başını sallarken "napıyorsun peki nasıl gidiyor?" sorusuyla yüzümü asarak "pekte iyi değil aslında, şu sıralar eve tıkılıp kaldım canım sıkılıyor." diyerek yüzüne baktım.

GUPSE - DEĞİŞİM YOLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin