&
Acı hayatımı geride bırakıyor, tatlı bir hayata doğru yol alıyordum. Bundan sonra ki yaşantım nasıl olurdu bunu kestiremiyor oluşum beni biraz ürkütsede yaşanılanlara değecekmiş hissiyatını görmezden gelemiyordum.
Bundan sonra mutlu olur muydum bilmiyorum. Yaşadıklarımı yaşatarak içimdeki ateş soğur muydu? Bunu bile bilemezken inatla yürümek istiyordum bu yolda.
Yürüyerek hatta bazen yeri gelecek koşarak kendi yarattığım bu savaşta başarıyı elde edecektim.
İntikam alacaksam eğer, savaşmaya üşenmemeliydim.
Benim savaşımda her yol mübah değil. Bu savaşta benim koyduğum kurallar ve benim verdiğim kararlara göre hareket ediliyordu.
Bu benim savaşımdı!
Savaşı kazandıktan sonra içimin soğumamasını düşünmek közlenen kalbimi ateşe verecekmişçesine alevlenirken her şeyin eskisinden farklı olacağına olan inancım çok silikti gözümde.
Ya eskisinden iyi olacak ya da eskisini bana aratacaktı, bilmiyorum.
Mutlu mu olacağım, hayatıma girecek yeni insanlar samimi mi olacaklar duygularında, karşımda artık hiçbir engel kalmayacak mı? Tüm bu sorularıma verebileceğim tek bir cevap var, bilmiyorum.
Şu an hayatımın 'bilmiyorum' evresindeyim galiba. Çünkü her lafımdan, her anlayışımdan biri bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum mesela.
Hem biraz da yoruldum sanki. Bir şeyin olmamasında bir hayır vardır diye diye çürüdüm, gitti artık hayatımda. Her seferinde kendimi bu noktada bulmaktan çok sıkıldım.
Oflayarak bir o tarafa bir bu tarafa dönmek daha çok yormuştu beni. Gözlerimi açıp oturur pozisyonu aldığımda ilk işim telefonuma uzanmak olmuştu.
Saate baktığımda daha çok erken olduğunu ama uykumunda olmadığını fark ettim. Geri yatıp uyumaya çalışsam bile uyuyamayacağımı biliyordum.
Kızları uyandırmamaya çalışarak bavuluma yöneldim. İçerisinden çıkardığım siyah taytımı ve lila tişörtümü hızla giyindim. Havanın soğuk olabilme ihtimaline karşı gri hırkamıda alıp boynumdan geçirdim ve bağladım.
Telefonumu uyku tulumumun üzerinden alarak çadırın çıkışına doğru ilerledim. Fermuarı sessizce açıp çıkarken tekrar aynı sessizliğe özen göstererek geri kapattım.
Etrafıma bakındım. Kimseler yoktu, bu saatte uyanık olsalar bile çadırdan çıkmak akıl işi değildi zaten.
Havanın yavaştan aydınlanması üzerine loş mavinin güzelliğine baktım. Ne güzel aydınlanıyordu gökyüzü. Güneş ısıtacaktı birazdan kalbimizi.
Hafiften gülümserken yürümeye başladım. Kamptan yavaş yavaş uzaklaşıyordum. Dün buraları keşfettiğimiz için az çok öğrenmiştim.
Kampa giriş yaptığımız yolun hemen sapağına kalan taraftaki yoldaki tabelaya baktım. Koşu alanı için ayrılmış bir yoldu burası. Şu an için aradığım tek yol bu olabilirdi.
Hırkamın cebinden çıkardığım kulaklıklarımı telefonuma takıp hazırda bekleyen ilk müziği açtım. Bir yandan müzikle huzur bulurken diğer yandan kendimi doğanın güzelliğine teslim ederek koşmaya başladım.
Bu anın hiç bitmesini istemiyordum. Sanki sonsuza koşuyordum. Huzura, mutluluğa...
Uzun süren koşumun ardından kendimi yürümeye bıraktığımı fark ederek etrafa iyice bakındım. Hava tamamen aydınlanmıştı, her şey kendisini gizeminden arındırmış netliğe bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUPSE - DEĞİŞİM YOLU
Fiksi Remaja... Yaşadıklarımın hiçbirini unutmuyorum hayatımda. Yeri geliyor susuyorum, canımı yakan çok şey oluyor ama yinede susuyorum. Hatta zamanla tükeniyorum da. Buna izin verende benim. Salaklığımdan mı, saflığımdan mı? Hayır. Ben kimseye 'git' demiyor...