33. Bölüm

2.3K 123 46
                                    

&

Biraz daha zaman var aslında, çünkü umut etmek henüz yasaklanmadı lügatımda. Yasaklansa bile o umudumu koruyabilir, onun uğrunda savaşabilirim kaybetmemek için. Hem umuttan başka ne kalabilir insanın, insan olmasında? Ben umudun nasıl kaybedildiğini çok iyi biliyorum. Hissediyorum da...

Umut kelimesi aslında yok olamaz bir kavram değil midir? İnsanın içindeki o pişmanlık ve aşk tutkusunu hangi eylem yok edebilir ki?

Aslında umudu hayatımda bir işkence olarak görmemem gerekiyor. O içimde yeşeren yaşama arzusunu yüksek tutabilmem için, umuduma sıkı sıkıya tutunup; hatta umudumu bir iç organmış gibi sahiplenip, kalbimin yakınına ekmeliyim.

İşte o zaman kendimi bulabilirim...

Hayatım... O içten içe savaştığım yaşamım... Ne kadar acı oysaki insanın yüreğini bulamaması, bir o kadarda kendini adam sayması. Ne insanlar geçti şu gönlümden, her biri hayatımda bende ayrı izler bıraktı. O izleri bırakırlarkende farkındasızlıklarla öldürdüler beni, farkında olmadan, olamadan. Yeri geldi zamanla sinir krizleri geçirdim, kendimden utanmalar yaşadım, kendimi haksız buldum... Her birini yaşadım.

Tüm karamsarlıklara maruz kalmanın yanında, güvenimde yerle bir edildi üstelik. Yeri geldi dayanamıyorum dedim, dayandım. Yeri geldiğinde de yavaştan ölüyorum dedim. Öldüm mü? Hayır, daha güçlü bir şekilde karşılarına geçtim.

Vazgeçmemeyi öğrendim!

Umudumu yitirdiğim zamanlar oldu bazen ruhumda yaşlandırdığım. Sönük ve yarınsız olsun artık dedim ama yine yanıldım. Aslında bir ölüydüm ama yaşama tutunmaya çalıştım. İşte bu yüzden umudumu kaybetmemek adına kendime bir yemin ettim.

Ben; ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın kendimden ödün vermemeye karar verdim. Ben, benliğimden vazgeçmedim. Pes etmedim. Ve yine aynı noktada, içimde verdiğim savaşların ortasında, bu huzur veren yerde bir karar aldım.

Affedecektim!

Bunu onun iyiliği için değil, kendi iyiliğim için yapacaktım. Ben en büyük intikamı şimdi sergileyecektim. Çünkü;

Affetmek, intikam almaktan daha beterdir.

...

Her yağmur yağdığı zaman pencereyi açarım ve gökyüzündeki kokuyu içime çekerim. Neden böyle yapıyorum, bilmiyorum. Belki ona karşı çektiğim hasret karşılığı, gökyüzünün onun kadar güzel koktuğunu hissettiriyordur bana. Belkide her yağan yağmurun bir anlam taşımasına odaklanıyor ve bu anın tadını çıkartıyorumdur. Şimdi yine o günlerden birindeyim. Açık olan pencereden kafamı dışarı çıkartmış, yüzüme her salise arası çarpan o ince damlaların tadını çıkartıyorum. Bir anlığına her şeyi unutarak, herkesi aklımdan çıkartarak, içimdeki o savaşlara son vererek yapıyorum bunu. Kendimi huzurun kollarına teslim ediyorum. Bedenime vuran soğukluğa sarılıyorum. Kafamdaki cevapsız sorulara bir çözüm buluyorum. Bu anı unutmamak için sevdiklerimin gözlerine bakıyorum...

Bugün, bu gecenin karanlığına hükmeden bir dağın ortasındayım. Yağmurun eşlik ettiği, yaprakların dallarından yavaş yavaş uzaklaşmasındayım. O tek tük yolun kenarında yanan sokak lambasının gözlerime doluşan loş ışığının karşısındayım. Bakıyorum, düşünüyorum, yeri geliyor hüzünleniyorum.

Gülümsüyorum gözlerimden akan yaşlara rağmen. Hatırlıyorum unutmak istediğim o sözlere rağmen. Duymuyorum duymak istediğim o sese rağmen. Ve yine hüzünleniyorum mutlu olmak istememe rağmen.

GUPSE - DEĞİŞİM YOLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin