"Kendimi nasıl kontrol edeceğim? Yani demek istediğim güneşte yanıyorum, sürekli kan istiyorum ve garip hissediyorum."
"Bilmiyorum, ilk başlarda kendini kontrol edemezsin insanlara zarar verebilirsin. Benim yaptığım gibi..."
"Sen ne zamandır vampirsin?"
"Seni ısırdığım gün 4. günümdü, kendimi kontrol etmeyi öğrenmiştim ama hiç kan içmemiştim. Bu yüzden kendimi tutamadım. O zaman sen benim için sadece bir avdın."
"Av mı?"
"Evet, düşünemiyorum. Kan içmem gerekiyordu.
"Kan içmeden duramaz mıyız?"
"Hayır kan içmezsen, ölürsün."
Hayır kan içmezsen, ölürsün.
Hayır kan içmezsen, ölürsün.
Hayır kan içmezsen, ölürsün.
"Bu korkunç."
"Biliyorum Stefunny, çok üzgünüm." Gözleri dolmuştu, en son onun gözlerinin dolduğunu görmemden çok uzun zaman geçmişti. Öyle ki hatırlamıyorum bile. Gerçekten pişman, gerçekten. Ama sonuçta bu beni dönüştürdüğü gerçeğini değiştirmez. Ona karşı ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.
"İnsanlara zarar vereceğim."
"İnsanların kanını içmene gerek yok, hayvan ya da sahte kan içebilirsin. Ama sahte olanını önermem, tadı biraz... Sahte." Normalde olsa buna gülebilirdim.
"İğrenç. "
"İnsanlara zarar vermekten iyidir."
"Haklısın. Ah, bu arada... Güneş."
"Oh, iyi ki hatırlattın." Pantolonunun dar cebine elini soktu ve bir şey aradı. Bunun bir kolye olduğunu gördüm. Ne klasik ama. Tahmin ediyorum, bunu takarsam güneş bana zarar vermez.
"Tamam güzel, açıklamana gerek yok."
"Buna sevindim."
"Bir vampire dönüşmek bayağı zahmet istiyor ha?"
"Seni dönüştürdükten sonra hiç nefes alma zorluğu çektiğin oldu mu?" diye sordu tamamen benim dediğimle ilgisizce.
"Evet, neden?"
"Ne zaman?" Sorumu es geçmeyi tercih etmişti.
"Beni ısırdıktan birkaç saat sonra, belki?"
"Aman Tanrım..." Elleriyle yüzünü ovdu ve benim endişelenmeme sebep oldu. Hatta korkmama! Buna bir tepki vermeden odamdaki çekmeceleri karıştırmaya başladı.
"Ne yapıyorsun?" Diye sinirle sordum. Tamam çok iyi arkadaşız anlıyorum ama burası özel bir alan!
"Sivri bir şey arıyorum. "
"Neden?" Bun üzerinde biraz düşüldükten sonra aklıma gelen şeyle bağırdım "Beni kesecek misin?"
"Saçmalama." Vücuduma yayılan rahatlama hissi ile derin bir nefes aldım. Ama sonra söylediği şeyle sanki boğuldum.
"Seni değil, kendimi keseceğim."
"Neden diye sormaktan yoruldum." Toka kutumdan bir tel toka çıkarıp onu kırdı.
"Tokamın suçu ne?" Kırdığı parçayı aldı ve onunla bileğini kesti. Hiçbir tepki veremedim. Sadece ağzım açık bir şekilde kolundan akan kana bakakaldım.
"İç." İşte buna tepki verebilirdim."
"Ne?"
"Bir kere de soru sorma be kadın! İç!" Kan görmenin zayıflığı ile mi yoksa Stefan'ın bana bağırmasıyla mı bilmiyorum ama kanı içmeye başladım. Hemde büyük bir açlıkla. Tanrım, iyi hissediyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Never The Same
FanfictionDaha önce bazı nedenlerden dolayı sildiğim hikaye tekrar karşınızda. Sizi temin ederim bir daha silinmeyecek. Bu yüzden okumanızı öneririm ;) Her şey en iyi arkadaşına güvenmekte başladı. Stefunny Morgan'a en iyi arkadaşlarından biri tarafından...