"O benim kız arkadaşım değil." Dudaklarını ısırıp yüzündeki gülümsemeyi sildi. "Arkadaşım." Diye söze devam etti.
Arkadaşım.
Arkadaşım.
Arkadaşım.
Düşündüm de bu kelimeden nefret ediyorum. Arkadaşmış, beni havuzda öperken aklın neredeydi? Ya da dün bana çıkma teklif ederken? Unutalım bunu dedikten sonra tekrar tekrar bana ısrar ederken arkadaş mıydık? Ben onunla Just Friends falan olmak istemiyorum.
"Hmm, o zaman arkadaşın çok hoşmuş." Hı? Pardon? Nasıl?
"O boş değil, hiç umutlanma."
"O zaman ben buradan uzaklaşayım." Niall neden o kadar sinirlenmişti ki?
"Kıskandın mı?" Bu soruyu beklemiyordu elbette. Yüzünün aldığı şekli anlatamam.
"Seni, seni neden k-kıskanacakmışım ki ben?"
"Bunu bana mı soruyorsun?"
"Kime sormam gerek?"
"Kalbine."
"Doğum günümde en son konuşmak isteyeceğim konu bu, emin olabilirsin."
"Sadece doğum gününde değil, her zaman böyle."
"Bu konuyu kapat."
"Pekala Horan, öyle olsun ama bil ki bu konu sadece şimdilik kapandı." Doğum günü olmasa bu kadar kolay yırtamazdı. Saçma doğum günü partileri. Zaten doğdun ve hayatımı mahvediyorsun, bunu tekrar tekrar hatırlatma bari.
"Gel, çocukların yanına gidelim." Ne kadar saklamaya çalışsa da üzüntüsünü saklayamıyor. Bana deli gibi aşık olduğunu, aşk acısı çektiğini saklayamıyor. Bunu kötü hissetmem için yapıyor, vicdan azabı çekmem için yapıyor. Bu oyunu bende oynayabilirim.
Hiçbir şey olmamış gibi normal bir şekilde Niall'ın deyişiyle "çocuklar"ın yanına gittik. Beni görünce sevindiler mi bana mı öyle geldi? Yüzlerindeki mutluluk ifadesi hayır diyor ama benim sürtük iç sesim 'Neden seni gördüklerine sevinsinler ki?' deyip moralimi bozuyor.
"Naber Funny?" Ah Louis! Sinirimi bozmada bir numarasın. Normal insanlar gibi "naber" deyip kesemez misin? Sinir olduğum bir lakabı sonuna eklemene hiç gerek yoktu.
"Aslında sen bana Funny diyene kadar iyi sayılırdım."
"Sayılırdın?" Ha zaten sen benim hep açığımı bul Styles! Tanrı seni bana sinirimi bozman için mi gönderdi?
"Beni buraya sorguya çekmek için mi çağırdınız?" Upss... Ağzımdan bir şey kaçırmış gibi elimle ağzımı kapattım. Evet zaten ağzımdan bir şey kaçırdım, beni onların çağırdığını. Bu fırtına öncesi sessizlik olmalı evet. Buz mavisi gözleri gittikçe koyulaşırken bana suçluymuşum gibi baktıkları için gözlerimi kaçırmakla meşguldüm. Bir an boş bulundum işte. Salak Stefunny! Salak, salak, salak!
"Onu.Siz.Mi.Çağırdınız?" Her kelimeyi üstüne basa basa söylüyordu. Bir şeyleri sindirmeye çalışır gibi gözlerini sıkıca kapadı, yutkundu ve geri açtı. Şu an gözlerinden anladığım kadarıyla kızgınlığı gitmişti. Sadece biraz üzgünlük, üzgünlük? Evet tam olarak bu, gözlerindeki üzgünlük.
"Bunun iyi olacağını düşünmüştük dostum." Zayn kendini affettirmek için pişman bir ses tonuyla konuşmuştu.
"Bana neyin iyi olacağını ben bilirim! Buna karışmayın." Bir şey yapmalıyım. Burada durup dünyaca ünlü bir boyband'i kavga ederken izleyemem. Hele ki kavganın nedeni biraz benim yüzümden ise. Biraz evet, çünkü beni onlar çağırdı benim tek suçum ise Niall'ı istemeden kendime aşık etmekti. Ne yapmalıyım peki? Beynimin mantıklı bir şeyler düşünmesini beklemektense kalbimin istediği gibi hareket etmesine izin verdim. Bunu daha önce de yapmalıydım, bu hale gelmeden önce. Niall'ın dolgun ve yumuşak yanağına elimi koyup bana bakmasını sağladım. Yanağı oldukça sıcaktı ve avuç içim yanıyor gibi hissettim. Elimin sonsuza kadar o yumuşak yanakta yanarken durmasını istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Never The Same
FanfictionDaha önce bazı nedenlerden dolayı sildiğim hikaye tekrar karşınızda. Sizi temin ederim bir daha silinmeyecek. Bu yüzden okumanızı öneririm ;) Her şey en iyi arkadaşına güvenmekte başladı. Stefunny Morgan'a en iyi arkadaşlarından biri tarafından...