Chapter 18 -Uninvited Guest-

136 11 11
                                    

"Üzülme."

"Sen üzülmezsen bende üzülmem."

"Peki, o-zaman g-gö-görüşürüz. D-değil mi?"

"Galiba."

"Ne demek galiba?"

"Boşver."

"Hayır boşveremem, bir şey söylediysen arkasında dur." Mağazadaki bazı kişiler bana bakmaya başlamıştı. Onlara işlerine dönmeleri için sinirlice baktım. Mesajı anlamışlardı, yoksa onları öldürürdüm!

"Öylesine söyledim."

"Yalan söylemeyi beceremiyorsun, aslında baksana! Sen hiçbir şeyi beceremiyorsun." Telefonu suratına kapatıp cebime koydum. Bu sırada Veronica kabinden çıktı ve elbiselere bakmaya devam etti. Bana, bulduğu elbiseler hakkında sürekli fikrimi soruyordu. Bense elbiselere boş boş bakıp tek kelimelik yorumlar yapıyordum. Aslında elbiseleri gördüğümde bile emin değildim ama sürekli "güzel", "iyi" gibi kelimeler kullanıyordum.

"Bu nasıl?"

"Fena değil."

"Stefunny!" Kendime gelmişcesine başımı salladım, gerçekten şimdi kendime gelmiştim. Bir bakıma hayal dünyamdan çıkıp gerçekliğe döndüm.

"Ne, ne var?"

"Sana bir şey göstermedim bile, aklın nerede senin?"

"Benim aklım yerinde ama erkekler için aynı şeyi söyleyemem."

"Niall mı?"

"Onun adını duymak istemiyorum."

"Seni buraya kafanı dağıtman için getirdim sen bana sitem ediyorsun."

"Onu aradım."

"Ne?"

"Onu aradım, onunla konuştum ve tartıştık. Ya da ben tartıştım bilmiyorum." Yüzümü ellerimin arasına aldım ve sakinleşmeye çalıştım.

"İyi misin?" Dedi ve elini sırtıma koydu. Yüzüm hala ellerimle kapatılmış şekilde kafamı salladım.

"Güzel, ben elbiseleri deneyip geliyorum tamam mı?" Ellerimi yüzümden çektim, artık sakindim.

"Tamam."

"Hadi gel." Beni kabinlerin önüne götürdü ve onu beklerken koltuğa oturdum. Zihnimi tamamen boşalttım, bomboş. Ta ki Veronica kabinden sarı bir elbiseyle çıkana kadar. Ona yakışmıştı.

"Yakışmış."

"Gerçekten mi?"

"Evet, hemde nasıl."

"Ben diğerlerini deneyeyim." Bir sürü, bir sürü elbise denedi. Bir sürü mağaza gezdik ve ben artık bittim.

"Yeter artık Venn, yedi saattir kıyafet bakıyoruz."

"Bende yoruldum."

"Bari hangisini alacağımıza karar verdin mi?"

"Evet."

"Oh be, hangisi?"

"İlk başta giydiğim pembe elbise."

"Ne yani boşuna mı dolaştık? Venn... Tanrım ilk giyindiğini alacaksan neden sabahtan beri ayaklarıma işkence çektiriyorsun."

"İlk onu alacağımı bilemezdim."

"Ahh..."

"Hadi gidip alalım."

"Bunu ayaklarıma söyle."

"Stefunny'nin ayakları, doğru mağazaya." Çok yorulmuş ve gitmek istemiyor olsam da güldüm ve onu takibe aldım. Sonunda mağazaya ulaştığımızda askılar arasında pamuk şekerini andıran o elbiseyi aradık. Yaklaşık on beş dakika uğraştık ama elbise yok. Herhalde biz bulamadık.

Never The SameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin